İsrail silah piyasasında güçleniyor
28 Temmuz 20052004’ün Kasım ayında, Fildişi Sahili’nde, hükümete bağlı birlikler Fransız askerlerinin üzerine bomba yağdırmış; hemen ardından da hükümet birliklerinin, Fransız askerlerin karargahını, İsrail casus uçakları sayesinde belirleyebildikleri ortaya çıkmıştı.
İsrail Dışişleri Bakanlığı, silah ihracatı yaparken, ülkenin dış politikasının gözönünde bulundurulmasına dair çağrısını yineledi.
Karanlık ilişkiler
İsrail yönetiminin bu tür olayların üzerine derhal ve kararlı bir biçimde gitmesi alışılmış bir durum değil. İsrail menşeili silahlar, resmi ve gayri resmi yollardan, Birleşmiş Milletler veya başka büyük silah üreticileri tarafından boykot ediler ülkelere satılıyordu. Bu ülkelerle ilk bağlantıyı kuranlarsa genelde eski ordu mensupları oluyordu. Kaçak silah ticaretine ilişkin en çarpıcı örneklerden biri şüphesiz, 1980’lerde patlak veren İran Contra Skandalı’ydı: Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail, el altından hem İran’a hem de Nikaragua’daki gerillalara silah sağlıyorlardı.
Ekonomisi silaha dayanıyor
Ama İsrail’in, büyük ağabey Amerika olmadan, hatta Amerika Birleşik Devletleri’nin itirazlarına rağmen kotardığı alışverişler var. Örneğin İsrail’in Hindistan’a silah ihracatı, Washington tarafondan sert bir dille eleştirildi. Ama Beyaz Saray’ı en çok kızdıran, İsrail’in in’e silah satmasıydı.
İsrail gibi, ekonomisi silah sanayiine dayanan bir devletin silah satması şart. Ne var ki büyük devletler genelde kendileri silah üretiyor ya da NATO’da olduğu gibi, bağlı bulundukları çokuluslu örgütler bünyesiyenden ihtiyaçlarını karşılıyor. Durum böyle olunca da İsrail’e pek belli başlı müşteriler kalmıyor. Güney Afrika’daki Apartheit rejimine uzun yıllar boyunca silah satan İsrail, bu ülkeyle birlikte atom denemesi bile yapmıştı. Afrika ve Latin Amerika’da iç savaş veya diktatör yumruğu altında kıvranan ülkelerin hemen hemen hepsi İsrail’in müşteri listesinde yer alıyor.
İsrail için karlı
2003 yılında, 3 milyarlık silah ihracatı yapan İsrail, böylece dünyanın 5. büyük silah satıcısı oldu. Bu da dünyadaki silah ticaretinin yüzde 10’unun İsrail üzerinden yürüdüğü anlamına geliyor. Ve tabii, Subay Şimon Na’or örneğinde olduğu gibi, alışverişlerin hepsi resmi kanallardan gerçekleştirilmiyor. Angola’ya silah satan İsralli deniz subayı Na’or, 1999 yılında Romanya’da tutuklandı. Fakat Na’or’un arkası güçlüydü. Yüksek rütbeli askerler bu ticaretten paylarını alıyorlardı. Bu sayede Na’or Romanya’dan kaçmayı başardı. Romanya’da gıyabında yargılandı, yedi yıl hapis cezası aldı. Na’or nerede olduğu bilinmiyor. İsrail basınında çıkan haberle bakılırsa, Na’or hala silah ticaretiyle meşgul. Fakat şimdilerde artık bizzat İsrail hükümeti adına işer yapıyor.
İsrail silah politikasında değişiklik yapmayacak
Yani İsrail her ne kadar Fildişi Sahili meselesinde pişman olmuş gibi görünse de, silah politikasında toptan bir değişiklik beklememek gerek. Nedenler çeşitli, sadece ekonmik değil. Silah konusundaki bilgilerini ve kriz bölgelerindeki ilişkilerini, sıcak paraya çevirmek isteyen emekli subayların çok olması da önemli bir etken.