"İsa’nın Istırabı" tartışma yaratacak
25 Şubat 200411 Eylül’de Amerika terör saldırısına uğradığından bu yana hep Hıristiyan – Müslüman ikileminde ”medeniyetler çatışması” üzerine tezler konuşuldu. Ama bu dönemde kimsenin aklına Hıristiyanlarla Yahudilerin ilişkilerini konuşmak gelmedi. Gelse gelse tek akla gelen ve konuşulan Amerika ve İsrail arasındaki vazgeçilmez ilişkiler ve Amerika’daki Yahudilerin hangi mevkide ve yönetimde ne kadar söz aldığı oldu. Mel Gibson’ın bugün gösterime girecek ”İsa’nın Istırabı” adlı filmi ise işte bu dönemde akla gelmeyeni akla getiriyor. Ama film o kadar hassas teolojik bir inanışa değiniyor ki, adeta yeryüzüne inan üç temel dinin yollarının hangi kavşakta düğümlendiğine de sessizce dikkat çekiyor. Hem de İslamiyet’e hiç değinmeden.
Hassas bir konu
Mel Gibson, bu filmi yaparak o kadar hassas bir konuyu sinema izleyenlere ulaştırıyor ki film daha gösterime girmeden anti-Semitik hareketleri arttıracak endişesi Yahudilerin New York sokaklarında protesto gösterisi yapmasına dahi neden oldu. Filmin konusu ise Hz. İsa’nın son on iki günü ve çarmıha geriliş hikayesi. Kutsal kitap İncil’in son yorumlarına göre anlatılmaya çalışılan hikayede Yahudilerin, Hz. İsa’nın çarmıha gerilişinden sorumlu oldukları anlatılıyor. Ve film, çarmıha geriliş sahnesini gerilim içinde, olduğu gibi vahşi ve acımasız görüntülerle ekrana taşıyor. Tabi, bu yönüyle yüzde 85’i Hıristiyan olan ve hayli muhafazakar olan Amerikan toplumunda da farklı kaygılar var. Ama bu iki dinin ilişkilerinin geçmişini araştıran bir kişinin de aslında kendini anti-Semitizm temellerini araştırıyor bulması bu nedenle.
Filmde hiç bahsedilmeyen ise temelini Hz.İsa’nın çarmıha gerilişi ile atan anti-Semitizmin daha sonra nasıl olup da İslam’la buluştuğu. Bu buluşmayı ise Edward Said ”Oryantalizm” adlı kitabında bahsediyordu. Said’e göre anti-Semitizm’in Oryantalizm ile doğrudan sebep-sonuç ilişkisi vardı. Nedeni ise yine Said’in açıklamalarına göre özetle şöyleydi:
Said'in teoremi
Yahudilerin kitle halinde sürülmeleri veya zorla Hıristiyanlaştırılmaları (Hıristiyan) batıda olağan bir hal almıştı. Ama doğuda (oryantalist) Müslüman toplumlarda Yahudilere karşı böyle bir zorlamanın izi yoktu. Ve işte bu nedenle İslam’ın 7. yüzyılda gelişinden bu yana anti-semitizm ve anti-İslamcılığı ayırt etmek, birbirinden ayrı düşünmek doğru olmaz diyordu – Edward Said. Said’in bu teoremine Ortaçağ‘daki en uç örneği ise İspanyol Engizisyonu’nun Musevilere karşı tutumu olmuş, bu dini terk etmeyenler zorla İspanya’dan çıkarılmıştı. Ve zorla İspanya’dan çıkartılanlara ise kapılar dönemin Osmanlı sultanı ve İslam’ın Halifesi tarafından açılmıştı. İşte bu üç ana dinin belki de en ilginç kavşağına biraz açıkca biraz da gizlice değinen Gibson’ın filmi çok konuşulacak.
Mel Gibson filmde yok
Çoğu kişi ise filmde Mel Gibson’ı seyredeceklerini zannediyor ama yanılıyorlar. Gibson, bu filmin metin yazarı, yapımcısı ve yöneticisi. Ve hatta bu filmi yapabilmek için cebinden para dahi koymuş biri. Film 30 milyon dolara mal olmuş. Çekimlerin hepsi İtalya’da yapılmış. Ve bugün Amerika’da 4 bini aşkın sinema salonunda gösterime girerken, tahminlere göre ilk 3 ila 5 gün arasında 35 veya 50 milyon dolar yapması bekleniyor.