1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran'da yeni dönem

Peter Philipp25 Haziran 2005

İran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, muhafazakar aday Mahmud Ahmedinecad, -beklenenin üzerinde oy alarak- Cumhurbaşkanı seçildi. İran İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre, oyların yüzde 62,1’ini toplayan 49 yaşındaki Ahmedinecad, yüzde 35,5 oranında oy alabilen siyasi hasmı Haşemi Rafsancani’ye açık fark atmış oldu. DW’den Peter Philipp'in konuyla ilgili yorumu:

https://p.dw.com/p/AZvm

İran’lı muhafazakar çevreler başkanlık seçimlerinden önce yaptıkları açıklamalarda, seçime mümkün olan en büyük oranda katılımın, seçimlerin nasıl demokratik bir ortamda yapıldığının kanıtı olacağını ve böylece İran halkının ülkedeki İslam Cumhuriyeti’ne sahip çıktığını dünya kamuoyuna sergileyeceğini sık sık vurguluyorlardı. Şimdi bu sözlerinden biraz dönüş yapmaları gerekecek, çünkü ikinci tur seçime katılım oranı, birinci turdakinden az düzeyde gerçekleşti.

Ama İran’ın en üst düzeydeki dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in muhafazakar yandaşları, seçimin galibine ilişkin açıklamada bulunmakta pek sıkıntı çekmeyecekler. Çünkü Hamaney’in kol-kanat gerdiği 49 yaşındaki Ahmedinecad’ın zaferi, yoksullara yardım elinin uzatıldığı ve zenginlerin ayrıcalıklarının kısıtlandığı İslam Devrimi’nin rotadan sapmayarak, devam ettiği şeklinde dışarıya lanse edilecek.

Sosyal konut inşaatı, ucuz krediler ve buna benzer önlemlerle yoksullara yardım edilmesi planlanıyor. Buna kimse karşı çıkmıyor. Ama bu hedeflerle birlikte daha sıkı bir İslami rejim oluşturulmak istenmesi ve daha milliyetçi çizgideki söylemler endişe uyandırıyor. Bu, toplumdaki birçok hareket alanının da daraltılması anlamına geliyor. İran toplumunun orta ve üst katmanlarının yıllar boyu güçlükle sağladığı, kadınlar için biraz daha serbest kıyafet düzeni, ya da biraz daha fazla batılı yaşam biçimine yöneliş, bunlar arasında sadece iki örneği oluşturuyor.

Siyasi budamaların ise etkisini daha bir göstermesi bekleniyor. Ahmedinecad, nükleer tesisler konusunda İran’ın baskılara boyun eğmeyeceğini ilan ediyor. Gerçi bu konuda önceki Cumhurbaşkanı Hatemi ve Rafsancani de farklı düşünmüyordu. Ama onlar hiç değilse, diplomatik girişimlerden yanaydılar. Ahmedinecad’ın ise, İran’ı yeniden uluslararası arenada izolasyana sürükleyecek sertlik yanlısı politikalar uygulayacağı kesin. Öte yandan bu izolasyon, ülkede iş yerlerinin teminatı olan ve halkın yaşam standardını yükseltecek gerekli ekonomik projelerin tehlikeye atılması anlamına da gelecek. Artık İran’ın da kendisini küresel ilişkilerin uzağında tutması mümkün değil. Ham petrol fiyatlarının yükselmesi nedeniyle devlet gelirlerinin rekor düzeye erişmesi de bu gerçeği değiştirmiyor. Petrolün Avrupa’ya ve Çin gibi ülkelere satılması gerekiyor, bu ülker bunun karşılığında İran’da ürünlerini satmak ve hizmet alanında yatırım yapmak istiyorlar. Aşırı İslamcı ve yabancı karşıtı rejimin yeniden egemenliğini ilan etmesi durumunda, bu ülkelerin İran’da bir girişimde bulunmaya hevesli olmayacakları açık.

Bu sonucun alınmasında sadece İran halkı mı sorumlu? Bir dereceye kadar. Hatemi’nin reform çabalarının sonuçsuz kalması, kitlelerin seçime yoğun katılmamasında etken oldu. Ama ABD’den Avrupa’ya, Şah taraftarlarından, solcu gruplara kadar farklı birçok çevrenin seçimi boykot çağrısında bulunması da, bu sonuçta etkili oldu. Şimdi Washington, Paris, Berlin ve Londra rahatça sırtlarını koltuklarına dayayabilirler. Çünkü seçimin sonucuna onlar değil, İran halkı katlanmak zorunda kalacak.