1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran'da devletler hukukunun ihlali

Rainer Sollich / DW25 Ağustos 2004

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International)’ın verdiği bilgiye göre, İran’da 16 yaşındaki genç bir kız iffet kurallarına aykırı davrandığı gerekçesiyle idam edildi. İran adaletini sert bir dille kınayan Af Örgütü İran’dan reşit olmayanların idam cezasından muaf tutulmasını talep etti. Genç kızın 15 Ağustos’ta Neka’da hukuk kurallarıyla bağdaşmayan bir davada avukatsız yargılanıp ölüme gönderildiğini öğrenen örgüt bu yüz kızartıcı hadisenin tarafsız bir komisyon tarafından soruşturulmasını talep ediyor. DW’den Rainer Sollich’in yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa1T

"Çocuk yaştakilerin idam edilmesi en büyük riyakarlıktır ve devletler hukukunun en ağır şekilde ihlali anlamına gelir. Amnesty International 1990’dan bu yana en az on gencin 16 yaşındaki genç kızın akıbetine uğradığını saptamış. İran yönetiminin, idam edilen kızın 16 değil 22 yaşında olduğunu iddia etmesi, özürün kabahattan ne kadar büyük olduğunu gösterir.

Bu genç yargılanması sırasında ne tıbbi ne de hukuki yardım görmüştü. İdam cezasının verilmesi ve cezanın infazı ayıpların en büyüğüdür. Bu İranlı genç, iffet sınırlarını dinlemediği gerekçesiyle ve ibret olsun diye halkın gözleri önünde asılmıştır. İran gazetelerinin yazdığı gibi bu gencin fahişelik yapıp yapmadığı hiç önemli değildir. Kimsenin, hiçbir hakim ya da dini otoritenin insanları cinsel hayatı yüzünden mahkum edip cezalandırmaya hakkı yok.

İran’da böyle düşünen ve kadın haklarının genişletilmesinden yana olanların sayısı az değil. İnsan hakları savunucusu ve Nobel Barış Ödülü sahibi Şirin Ebadi ya da 2003 yılında ölüm cezasında yaş sınırının 16’dan 18’e çıkarılmasını isteyen parlamenterler bu gruba örnek gösterilebilir. Hiçbir demokratik meşruiyeti olmadığı halde, İran İslam Cumhuriyeti’nin tek hukuk otoritesi yerine geçen Devrim Muhafızları Konseyi bu girişime de "dur" demişti. Bu, şurada sözü geçen radikal dinci zihniyetin genç bir kızın idam edilmesini bile ulvi bir vazife addetmesine şaşmamak gerekir.

Bu zihniyetin kaynağı din olamaz. Ancak hasta beyinler böyle bir şeyi akıl edebilir. Bu davranış, dinle ilgili değildir ve toplumu baskı altında tutmaya yönelik derin bir kompleksin eseri olabilir. İran’daki idam İslam‘ın geriliğine ya da anlaşılması güç başkalığına da delil oluşturmaz. Alınacak en önemli ders, devlet ve din işlerinin mutlaka birbirinden ayrılması gerektiğidir. Aksi takdirde politikacılar bütün hata ya da kabahatlerini Allah’ın buyruğu ile maskelemeye çalışırlar. İran’da kimse Şahlık rejiminin geri gelmesini istemiyor. Umalım, demokrasi bir gün İran’da da gerçek olsun."