1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran - Irak - ABD üçgeni

Peter Philipp / DW14 Eylül 2006

Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Tahran’daki ilk resmi temaslarını tamamladı. DW’den Peter Philipp, eski düşman İran ve Irak arasındaki yakınlaşma sürecini ve bu sürecin İran-ABD ilişkilerine olası etkilerini irdeledi:

https://p.dw.com/p/AZoI

“İran’ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, alışılmadık ABD ziyareti sırasında bir kaç gün önce verdiği bir mülakatta, Irak hükümeti kontrolü üstlenebilecek duruma gelene kadar ABD’nin Irak’ta kalması gerektiğini belirtmişti. Hatemi, ayrıca İran ile ABD’nin, Afganistan ve Irak’ta ortak çıkarlara sahip olduğunun da altını çizmişti.

Hatemi’nin bu açıklamalarından birkaç gün sonra halefi Mahmud Ahmedinejad, İran’ın bu çıkarlarının ne olduğuna açıklık getirdi. Ahmedinejad, Irak Başbakanı Nuri el Maliki ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Irak’ta güvenlik koşullarının iyileştirilmesi, tüm bölgedeki güvenlik ve istikrarın güçlenmesi anlamına gelir“ ifadesini kullandı. Ahmedinejad, Maliki’ye ayrıca, asayiş, düzen ve güvenliğin yeniden inşasında kapsamlı yardım teklifinde bulundu.

Şii Dava Partisi’nin üyesi olarak Saddam Hüseyin döneminde Tahran’da bir süre sürgün hayatı yaşamak zorunda kalan Maliki’nin İran’ın vaatlerinden oldukça etkilendiği açık. Maliki, Ahmedinejad ile görüşmesinde İran’ın, Irak’ın içişlerine karışmaması uyarısını yineleme planından vazgeçti. ABD ve Iraklı yetkililer, İran’ı radikal Şii lider Mukteda El Sadr’ı desteklemek ve hatta silah sağlamakla suçladığı halde.

Tahran yönetimi ise bu suçlamalara şimdiye kadar hiçbir resmi yanıt vermedi. Komşu Irak’ta karmaşanın artmasının İran’ın çıkarına olamayacağı ve Irak’ta demokratikleşme sürecinde şimdiye kadar ulaşılan kazanımları geriye döndürmek isteyen grupları hükümet eliyle desteklemeyeceği de açık.

Irak’taki seçimler ülke nüfusunda çoğunluğu oluşturan Şiiler’e mecliste de çoğunluk getirdi ve bu İran açısından sadece bir avantaj olabilir. Şiiler’in egemenliğindeki bir Irak, İran için bir tehdit teşkil etmez ve Tahran’ın bölgedeki rolünü ve bölgede İran, Irak ve Lübnan’dan oluşan bir Şii ekseni oluşturma hayalini güçlendirir.

Bu perspektif, ABD ve İsrail’i ise rahatsız ediyor. Ama Washington’ın bu tehdide karşı yapabileceği birşey yok. Irak’taki seçim sonuçları teşvik edilen demokratikleşme sürecinin bir parçası ve dolayısıyla tahrif edilemez. Ayrıca Tahran’ın, Irak hükümetine köstek yerine destek olması kesinlikle daha tercih edilen bir durum.

Bağdat, Tahran ve Washington’ın aslında tek bir ortak stratejik çıkarı var. O da Amerikan askerlerinin Irak’tan ayrılması. Ama askerlerin hemen çekilmesi durumunda daha büyük bir karmaşa doğacak. Bu nedenle asker çekmenin hemen hızlı bir şekilde gerçekleştirilemeyeceği, dikkatli bir şekilde planlanması gerektiği konusunda üç taraf da aynı fikirde.

Üç tarafın hepsini ilgilendiren bu tür ortak konularda birbirleriyle doğrudan temas halinde bulunmaları çok daha iyi olur. Irak Başbakanı Maliki’nin Tahran ziyareti bile bazı yanlış anlaşmaların düzeltilmesine yol açarak Tahran ile geniş çaplı bir işbirliğinin temellerini hazırladı.

Şimdi eksikliği çekilen, Washington ve Tahran’ın aralarındaki anlaşmazlığı çözmeleri gerektiği görüşüne henüz ulaşamamış olmaları. İran ile Irak arasındaki yakınlaşmanın, İran’ın nükleer programı konusunda ABD ile yaşanan anlaşmazlığın çözümüne etkileri olabilir. İran Irak’ta arzu edilen pozitif rolü oynayabilir, ama aynı zamanda ABD ile gerilimin tırmanması durumunda Irak’taki Amerikan varlığını gerçek anlamda cehenneme de dönüştürebilecek durumda.“