1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İran, BM'ye ihtiyaç duymuyor

Rainer Sütfeld / New York4 Eylül 2006

BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın İran’da dün sona eren iki günlük temaslarından uzlaşma mesajları çıkmadı. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile dün görüşen Annan, kameraların karşısına Ahmedinejad ile değil, Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ile birlikte çıktı. Annan’ın İran temasları ve İran’ın tutumuyla ilgili New York’tan Rainer Sütfeld’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZoP

“Fanatikler için sözün gücü birşey ifade etmiyor, onlar sadece kendi söylediklerini dinliyor. BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın İran’da sözler dışında sunabilecek birşeyi yoktu. Herşey çoktan söylenmişti. Annan buna rağmen bir kez daha büyük cesaret göstererek Tahran yönetiminin önüne müzakere masasına güven içinde geri dönmesi için kırmızı halı serdi.

Sabrın önemine değinmesi, yaptırımların tüm sorunları çözemeyeceği gibi ifadeleriyle Washington’a karşı çıkışı Bush yönetiminde öfke yaratmış olabilir. Bu ifadeler, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından ise buz gibi bir kayıtsızlıkla karşılandı. Annan’ın Yahudi Soykırımı konusundaki uyarısı gibi.

Tahran, uluslararası topluluğun baş diplomatının sözüne kulak asma gereği görmüyor. İran, Batı’ya dönük olarak gördüğü BM’ye ihtiyaç duymuyor ve diplomasinin kurallarından kendini muaf tutuyor. Nükleer anlaşmazlık, ültimatomun sona ermesinin ve hem Tahran hem de Amerikan Savunma Bakanlığı’ndan gelen katı propaganda ifadelerinin ardından daha da akıl almaz bir hal aldı.

BM Güvenlik Konseyi’nde ise, ‘sabır mı, yaptırım mı’ sorusu, 1696 sayılı kararın öncesinde olduğu gibi şimdi de yanıt bekliyor. 1696 sayılı kararın anlamsızlığı ve içerdiği tehlikeler Annan’ın başarısız Tahran temaslarıyla kanıtlanmış oldu. Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisine sahip beş daimi üyesi ve Almanya, İran’ın atom bombası geliştirmesine izin vermeyecekleri konusunda ciddi olduklarını göstermek istemişlerdi.

Şimdi bu altı ülkenin itibarlarını koruyabilmek için yaptırımları devreye sokmaları gerekir. Ama görünen manzara, İran karşıtı koalisyonda anlaşmazlıkların hakim olduğu. Berlin diplomatik baskıdan, Paris müzakerelerin devamından bahsediyor, Londra dikkatli olunmasını talep ediyor, Pekin ültimatomu yeniden tanımlıyor, Moskova ise yaptırımlara doğrudan ‘hayır’ diyor. BM kararında öngörülenleri, hatta daha fazlasını talep eden bir tek ABD kalıyor.

Kararı sanki uluslararası topluluğun durumunu teşhir etmek için İran kendisi kaleme almış gibi. İran’a baskı yapma şansı böylece daha baştan sıfırlanıyor. Altı kağıt kaplanın üzerinde anlaştığı BM kararları dizisinin devam ettirilmemesi durumunda Tahran, Batı’nın ve BM’nin güçsüzlüğünü kanıtlama amacına ulaşmış olacaktır. İlk ekonomik yaptırımların başlaması durumunda da İran Cumhurbaşkanı Batı’nın ve BM’nin düşmanlığını kanıtlamış olacaktır.

Güvenlik Konseyi’nin adımı, İran’ı etkilemekten çok, Konsey’in kendisine zarar verdi. Şimdi hızla kürekler geriye çekiliyor. İyi de ediliyor. Şimdi yeniden müzakereler yürütülmesi, İran yönetimi bunu hak etmese de sabıra bir şans verilmesi gerekiyor. Ama herşey lafta kalırsa dünyanın başka seçeneği kalmayacaktır. Tek ses halinde ve sabırla hareket etmeli, hem Tahran’ın haklarını tamamen kabul etmeye hazır olmalı, hem de Tahran’dan görevlerini yerine getirmesini talep etmelidir. Söylenecek tüm sözlerin ardından ilgili tüm taraflara acı çektirecek de olsa yaptırımlar devreye sokulmalıdır.”