1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

210809 Iran Folter Vorwürfe

24 Ağustos 2009

İran’da yönetim karşıtı gösterilere katıldıkları gerekçesiyle tutuklanan muhaliflerin cezaevlerinde karşılaştığı kötü muamele ve işkence olayları tüyler ürpertiyor. Hükümet iddialara açıklık getirmek zorunda kaldı.

https://p.dw.com/p/JH9m
Fotoğraf: picture-alliance / dpa / dpaweb / DW-Montage

İranlı muhalif politikacı Mehdi Kerrubi İran hapishanelerinde sistematik olarak mahkûmlara kötü davranıldığını ve işkence yapıldığını öne sürdü. Kerrubi elinde kanıtlar olduğunu açıklarken, reformcu kanattan Mir Hüseyin Musevi de, İran devletini, hapishanede hükümet karşıtı mahkûmlara işkence yapmakla suçladı. İran hapishanelerinde yaklaşık 200 göstericinin olduğu düşünülünce, olayın boyutlarının büyüklüğü de ortaya çıkıyor.


Avukata izin yok

İran'da gözaltına alınan isimler arasında 80 yaşındaki Şahpur Kazemi de bulunuyor. Kazemi, eski Başbakan Mir Hüseyin Musevi ile evli olan kadın hakları savunucu Zehra Rahnavard'ın erkek kardeşi. Nobel Barış Ödülü sahibi İranlı insan hakları savunucusu Şirin Ebadi tepkisini şu sözlerle dile getiriyor:

“Şahpur Kazemi ileri yaşına rağmen gözaltına alındı, nedeni ise Zehra Rahnavard’ın erkek kardeşi olması. Ancak Kazemi siyasi olarak aktif değildi, seçimler sonrasında düzenlenen protesto gösterilerine de katılmadı. Şu sıralar Kazemi’nin bir avukat tutmasına ve ziyaret edilmesine izin verilmiyor.”

Ebadi’nin tahminlerine göre, Kazemi’nin gözaltına alınması ile Musevi ve eşinin gözünün korkutulması amaçlanıyor. Buna karşılık daha cesaretli davranan Musevi ise muhalif siyasetçi Mehdi Kerrubi'nin mahkûmlara işkence yapıldığına ve tecavüz edildiğine ilişkin iddialarına destek verdi.


Kaygı verici davranışlar

Kazemi’nin aksine bazı tanınmış mahkûmların aileleri ile görüşmesine geçtiğimiz günlerde izin verildi. Bu görüşmelerden alınan bilgilere göre, gardiyanlar mahkûmların hapishane koşulları hakkında konuşmamasına dikkat etti. Ailelere de basına herhangi bir açıklama yapmamaları konusunda uyarıda bulunuldu. Buna rağmen, kişisel bazı izlenimler kamuya yansıdı. İnsan hakları savunucusu Hasan Asadi:

“İşkence iddialarının gerçeği yansıttığına dair işaretler var. Bazı doktorlar, mahkemede ifade vermek zorunda olan bazı mahkûmların kısa süre içinde aşırı derecede kilo kaybettiğini tespit etti. Bu hapishanedeki kötü muamelenin bir sonucu olabilir. Bunun yanı sıra aileler, tutukluların davranışlarının kaygı uyandırıcı ölçüde değiştiğini anlatıyor.”


Hapishane hücresi değil mezar

Siyasi gözlemci Ahmet Zeidabadi, gözaltına alınışından yaklaşık 50 gün sonra yakınları tarafından ziyaret edilebildi. Eşi, Zeidabadi'nin yaptığı açlık grevinin dikkate alınmadığını ve 18 gün boyunca hücresinin kapısının açılmadığını aktardı. Eşi Mehdiye Muhammedi, Zeidabadi'nin yaklaşık bir buçuk metrekarelik hücresini “mezar” olarak tanımladığını söyledi.

“Açlık grevine son verdikten sonra, geçen 35 gün içinde bedensel ve ruhsal olarak çok kötü bir duruma geldi. 'Kendimi öldürmek istiyorum' diye bağırmış, ancak karanlık hücrenin içinde kendini öldürebilecek bir şey bulamamış. Gardiyanlar, aklını yitirmek üzere olduğunu anladıklarında, onu koşulları biraz daha iyi olan bir hücreye aktarmışlar.”


İran polisinden savunma

Bu türden haberlerin sayısı geçtiğimiz günlerde artış gösterdi. Muhalif siyasetçiler, bazı tutuklularının gördükleri kötü muamele sonucu yaşamını yitirdiğini öne sürdü. Buna karşılık, İran Emniyet Müdürü İsmail Ahmedi Mogaddam ise bu kişilerin yakalandıkları bir hastalık yüzünden öldüğünü açıkladı. Özellikle, reform yanlısı medyada, bu iddiaların araştırılması çağrısı yapılıyor.

Siyasi tutukluların aileleri, reform yanlısı bir internet sayfasında kötü muameleye ilişkin açıklamaların yetersiz olduğunu dile getirdi. Ancak böyle bir araştırma sırasında verilecek ifadelerin, devlete saldırı olarak algılanmasından kaygı duyuluyor. İnsan hakları savunucusu Şirin Ebadi şu talepte bulunuyor:

“Eğer İran'da adil bir sürecin işlemesi mümkün olmazsa, bunu dünya görmezden gelmez. Tecavüzü cezasız bırakmayacak, uluslararası mahkemeler var.”

Stephanie Rohde / Çeviri: Jülide Danışman

Editör: Hülya Topcu