1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

310709 Nordirak Spannungen

31 Temmuz 2009

Temmuz başında ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesiyle birlikte ülkenin istikrara kavuşacağını sananlar yanıldı. Terör ve şiddet olaylarının hız kesmeden devam ettiği Irak'ta ayrıca etnik çekişmeler de had safhada.

https://p.dw.com/p/J0mB
Fotoğraf: picture-alliance/ dpa


"Irak, hızla bir iç savaşa doğru sürükleniyor!" Pek çok siyasi gözlemci, böyle bir tehlikenin hiç de uzak olmadığı görüşünde birleşiyor. Özellikle de ülkenin kuzeyinde durum hayli kritik. Bölgede gerginlik günbegün tırmanırken, sorunların odağındaysa Irak'ın kuzeyindeki özerk Kürt bölgesi sınırlarının nereye kadar uzanacağı sorusu yatıyor. Çünkü sadece özerk Kürt bölgesinde değil, komşu bölgelerde de Kürtler yaşıyor. Irak'ın kuzeyindeki özerk Kürt yönetimi, Kürtlerin yaşadığı topraklarının tümünün bu sınırlara dahil edilmesinde ısrar ediyor.


İç savaşa ramak kaldı!

Bağdat'taki merkezî Irak yönetimiyse buna şiddetle karşı çıkıyor ve Kürtlerin nüfuzlarını daha da genişletmesini engellemeye çalışıyor. Son aylarda en az dört kez Irak ordusuyla Kürt peşmergeler çatışmanın eşiğine geldi. Hatta Bölgesel Kürt Yönetimi'nin Başbakanı Neçirvan Barzani, "2003 yılından buyana Kürtler'le Irak hükümeti arasında savaş ihtimali hiç bu kadar fazla olmamıştı. Kuşkusuz, eğer Amerikan ordusu araya girmeseydi çatışma kaçınılmaz olurdu" diyerek durumun vahametini gözler önüne serdi.


Nineveh'de Arap-Kürt gerginliği dorukta


Nüfusunun çoğunluğunu Arapların oluşturduğu Nineveh vilayeti, tansiyonun en yüksek olduğu bölgelerin başında geliyor. Toplam dokuz ilçesi bulunan Nineveh'in altı ilçesinde "tartışmalı topraklar" söz konusu. Bu yılın başında yapılan yerel seçimlerde merkezî Irak hükümeti yanlısı "Hadba" adlı milliyetçi Arap partisi, bu vilayette açık ara birinci olmuştu.


Hadba Partisi Genel Başkanı ve Nineveh vilayetinin yeni valisi Asil el Nuyaifi, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'nin, Kürtleri Araplara karşı kışkırttığını öne sürüyor: "Kürdistan Demokrat Partisi, sürekli olarak Kürtler ve Araplar arasındaki düşmanlığa vurgu yapıyor. Arapların intikam almak istediğini öne süren bu parti sayesinde Kürtler, Araplardan korkuyor. Araplar, sanki Nazi ya da kanun dışı bir toplulukmuş gibi gösteriliyor. Böylece Kürtlerin duygularıyla oynanıyor ve yangına körükle gidiliyor."


Nitekim Nineveh'deki yangın hızla büyüyor! Bazı Kürt köyleri, vilayetle bağlarını koparıp ayrı bir Kürt vilayeti kurmakla tehdit ediyor. Kürtler ve Araplar arasında sıcak çatışmaların çıkmasını önlemek isteyen Nineveh Valisi Asil el Nuyaifi, söz konusu köyleri ziyaret ederek halkı sükûnete davet ediyor.


Herkes pastadan pay almak istiyor


Adının açıklanmasını istemeyen Musullu bir Arap şeyhi ise Kürtleri "hadlerini aşmakla" itham ediyor ve toprakların bölünmesinin kimseye bir yarar sağlamayacağını vurguluyor: "Kürtler sürekli baskı yapmaya devam ederse, o zaman ortak bir gelecek söz konusu olamaz. 'Bu toprak parçsı benim, şurası da senin!' Böyle bir şey olmaz. Irak bir pasta değil ki dilimlere ayrılsın! Irak, sadece Araplara, Şiilere, Sünnilere, Kürtlere ya da Türkmenlere değil, tüm Iraklılara aittir.“


Kuzey Irak'ın kalbi: Kerkük


Irak'ın kuzeyindeki en hassas bölgeseyse kuşkusuz Kerkük. Kürtler, Araplar ve Türkmenlerin bir arada yaşadığı Kerkük, Saddam Hüseyin döneminde tam bir "Araplaştırma politikasına" sahne oldu. Onbinlerce Kürt bölgeden sürüldü. Kürtler, Kerkük'ü özerk Kürt bölgesinin "kalbi" olarak görüyor. Bölgesel yönetim, her fırsatta Irak Anayasası'nda tartışmalı bölgeler için öngörülen sürecin Kuzey Irak'ta biran önce uygulanması gerektiğini savunuyor. Buna göre önce bir nüfus sayımı yapılarak, bölgedeki etnik yapının matematiksel bir tablosu oluşturulacak; ardından da referanduma gidilecek. Ancak Bağdat ve Washington, dönüşü olmayan bir yola girilmesi anlamına gelecek böyle bir sürece kesinlikle karşı çıkıyor.


Irak'ta istikrar sağlanamıyor


Irak'ın tek sorunlu bölgesi kuzey değil. Ülkenin diğer bölgeleri de özellikle Amerikan askerlerinin çekilmesinin ardından büyük bir kaos ve belirsizlik ortamına sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıya. Geçen salı günü Bağdat'ın göbeğinde elini kolunu sallayarak bir bankaya giren soyguncu çetesinin sekiz güvenlik görevlisini öldürüp 7 milyon dolarla kayıplara karışması, ülkede kanun ve nizamın hiç sayıldığını göstermek için yetiyor da artıyor bile. ABD askerlerinin ay başında Irak sokaklarından çekilmesiyle birlikte güvenliği sağlamaya çalışan yarım milyon polis ve 250 bin askerin şu ana kadar pek başarılı olduğu söylenemez.


Iraklılar ise herşeye rağmen Amerikan askerlerinin çekilmesinden memnun. Tıpkı Bağdatlı tüccar Ahmet Şakir gibi. Şakir, "Şu anda durum daha iyi. Evlerimizden dışarı adım attığımızda, aslında Amerikalıların hedef alındığı bombalardan korkmamıza gerek yok artık" diye konuşuyor.


Politikacılar güven vermiyor


Bombalardan korkmaya gerek kalmadığını söylemek için henüz erken. Zira bundan sonra kalabalık bir pazar yerinde bombaların patlamayacağı ve onlarca insanın ölüme sürüklenmeyeceği garantisini kimse veremiyor. Kuşkusuz bunda Bağdat'taki merkezî yönetimin bir türlü halkın güvenini kazanamamış olması da önemli bir etken.


Iraklı gazeteci Şamal Akravi, yolsuzluk ve rüşvet batağına sürüklenen, iktidar kavgalarıyla halktan çok kendi koltuğunu düşünen siyasetçilerin, halkın beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu söylüyor:

"Vatandaşlar, devletten elektrik, yol ve su gibi alt yapı hizmetleri bekliyor. Ama bunun yerine siyasi liderlerden sürekli olarak 'eğer ulusal sorunları ciddiye alıp bizi desteklemezseniz, başınız büyük derde girer' türünden boş laflar işitiyorlar.


Carsten Kühntopp & Ulrich Ledholdt / Çeviri: Murat Çelikkafa


Editör: Ahmet Günaltay