1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

n Human Rights Watch

Daniel Scheschkewitz16 Ocak 2009

Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch’un 2008 yılında insan hakları ihlallerine ilişkin kamuoyuna tanıttığı rapor yankı uyandırdı. DW editörü Daniel Scheschkewitz'in konuyla ilgili yorumu şöyle:

https://p.dw.com/p/GZi1
Daniel Scheschkewitz
Daniel Scheschkewitz

Bağımsız ve aynı zamanda nüfuzlu Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü Human Rights Watch’un dünya çapında insan hakları durumuna ilişkin raporu, herhalde bundan daha kritik bir döneme rastgelemezdi. Gazze’de yüzlerce sivil, İsrail’in askeri harekatı sonucunda hayatını kaybederken, Washington'da, dünya kamuoyunun -insan hakları da dahil olmak üzere- birçok konuda büyük umutlar bağladığı yeni yönetim, Bush hükümetinden görevi devralmaya hazırlanıyor.

Terörle mücadele çerçevesinde insan haklarını bilinçli bir biçimde arka plana atan, hatta tabiri caizse insan haklarını tartışmalı bir hale getiren Bush, siyaset sahnesinden ayrılıyor. ABD'nin tarihindeki ilk siyahi Başkan olan Barack Obama ise siyaset arenasına çıkıyor ve onunla birlikte, insan haklarının korunması ve savunulmasında Amerika’nın yeniden öncü rol üstlenmesi umutları da artıyor.

Esir kampı Guantanamo’yu kapatacağını vaadetmesi de, mensup olduğu siyahi ırkın iki yüzyıl boyunca ırkçılık ve kölelikle savaşmış olması da, bu umutları besleyen olgulardan. Bu anlamda Human Rights Watch’un insan hakları raporundaki saptamaları hem düşündürücü, hem de umut verici: Örgüt, dünyanın 90 ülkesinde hala işkence uygulamasının varlığına dikkat çekiyor ve din adına yapılan bu uygulamaların hükümetler, istihbarat örgütleri ve çeteler tarafından farklı inanç gruplarına manevi ya da fiziki baskı amacıyla kullanıldığını belirtiyor.

Buna örnek olarak Küba'da cezaevlerinde tutulan rejim karşıtları, İran’da mollaların kadınlara ve çocuklara bile işkence uygulamaları, Myanmar’da rejime karşı çıkan Budist rahiplerin vahşi baskılara maruz kalmaları gösteriliyor. Raporda aktif işkence uygulanan ülkeler arasında, -Guantanamo’dan dolayı- ne yazık ki ABD’nin adı da geçerken, Rusya, Hindistan ve Çin gibi devletlerin de, öz çıkarlarını savunma gerekçesi ile işkencecilerin müttefiği konumuna düştükleri, BM gibi mercilerde, insan hakları ihlalalerinin ortaya çıkartılmasını engelledikleri belirtiliyor. Raporda Rusya’nın Özbekistan konusunda, Güney Afrika’nın Zimbabve’deki Mugabe rejimi kapsamında, Çin’in ise Darfur ya da Myanmar’daki durum nedeniyle işte bu tür konumlara düştükleri sergileniyor.

Human Rights Watch bu yılki raporunda olumlu örneklere de yer vererek, Gana, Liberya ya da Sierra Leone gibi Afrika ülkelerinin insan hakları konusunda örnek konuma geldiklerini vurguluyor. AB’nin ise Rusya ile Gürcistan anlaşmazlığındaki arabulucuk işlevinden olumlu olarak sözedilirken, aynı performansı Kongo krizi sırasında gösteremediğine işaret ediliyor.

Rapordan çıkartılacak sonuçlar ne olabilir? Bundan böyle Başkan Obama’nın da dünya çapında insan haklarını kendisine rehber edineceği ümidiyle, ABD’nin BM’e bağlı İnsan Hakları Konseyi’ne dahil olması ve böylece Konsey’in güçlendirilmesi en iyi çözüm olabilir. AB'nin de insan hakları konusunda daha aktif rol oynaması gerekiyor. Çünkü ekonominin ve kültürel yaşamın gelişmesi ancak insanların insan onuruna yakışır koşullarda, özgür bir ortamda ve karşılıklı saygı içinde yaşamaları ile mümkün olabilir. Bu anlamda insan haklarının savunulması geleceğe yapılacak en iyi yatırım olacaktır.