1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İnsan hakları ve terör ikilemi

Marcel Fürstenau/DW31 Ekim 2006

Berlin’de düzenlenen ’Uluslararası Terörle Mücadelede İnsan Haklarının Korunması, Çatışmalar ve Çözüm Arayışları’’ başlıklı bir konferans düzenlendi. Konferansı DW Berlin bürosundan Marcel Fürstenau isledi.

https://p.dw.com/p/AZe9
Uluslararası Af Örgütü'den Lochbihler'e göre, 11 Eylül'den sonra ABD­, terör ve insan haklarının tanımlarını değiştirdi.
Uluslararası Af Örgütü'den Lochbihler'e göre, 11 Eylül'den sonra ABD­, terör ve insan haklarının tanımlarını değiştirdi.

Bir yandan toplumun güvenlik ihtiyaçlarını güvenceye almak, toplumu uluslararası terörizm tehdidine karşı korumak, diğer yandan zanlıların soruşturmalarında insan haklarını ihlal etmemek. Bu zorlu dengenin nasıl korunacağı yıllardır tüm dünyada tartışılıyor. Alman İnsan Hakları Enstitüsü’nün Pazartesi günü Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlediği, siyaset ve bilim dünyasından uzmanlarla uluslararası kuruluş temsilcilerinin katıldığı’Uluslararası Terörle Mücadelede İnsan Haklarının Korunması, Çatışmalar ve Çözüm Arayışları’’ başlıklı konferansla tartışıldı.

Örneğin zanlıdan bilgi almak ya da itirafta bulunmasını sağlamak için kafasını suyun içine sokmak kabul edilebilir bir sorgu metodu mudur, yoksa işkence mi? ABD yönetimi, ismen Başkan Yardımcısı Dick Cheney bu yöntemi meşru buluyor. Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları kuruluşlarına göre ise bu bir işkence. Uluslararası Af Örgütü Almanya Bölümü Genel Sekreteri Barbara Lochbihler ABD’yi 11 Eylül terör saldırılarının ardından ölçütleri değiştirmekle suçluyor.

"Terörle mücadele terörü besliyor"

Amerikan yönetiminin bu politikayı BM iradesine karşı gelerek yürüttüğüne de dikkat çeken Lochbihler, “Dünyanın öncü ülkesi BM’yi apaçık ve saldırgan bir şekilde eleştirmiştir. Genel Sekreter Kofi Annan sorgulama tekniklerinin açık bir şekilde ortaya konması gerektiğini her fırsatta talep etmesine rağmen ABD sorgulama uygulamalarını açıklamaya yanaşmamıştır. Amerikan yönetimi işkence kavramını da yeniden tanımlamaktadır.’’

Uluslararası terörizmle mücadelenin Afganistan’daki Taliban ya da Irak’taki Saddam Hüseyin rejimlerinin devrilmesiyle başarıya ulaştığına neredeyse hiç kimse inanmıyor. Berlin’deki Bilim ve Siyaset Vakfı’ndan Muriel Asseburg da uluslararası terörle mücadelede yanlış yolda yüründüğünü düşünüyor: “Bence tam tersi oldu. Teröre karşı savaşta uygulanan yöntem kısmen terörizmin üremesine, yeni beslenme kaynakları bulmasına yol açtı.’’

Küresel sorun

Alman Federal Meclisi’nin Yeşiller partili üyesi Hans-Christian Ströbele de terörle mücadeledeki savaş yanlılarını, terör örgütlerini yeni savaşçılar bulmaları, yeni eğitim kampları açmaları için kışkırtmakla suçluyor. Ströbele, terörün ihraç edilmesi sonucu dünya çapında tüm insanların tehlikeye maruz kaldığı görüşünde. Almanya ve Avrupa ülkeleri dahil dünya çapında devletler bu ortamda halklarının güvenliğini sağlayabilmek için yeni yasalar çıkarıyor ve bu yeni düzenlemeler genelde yurttaş hakları ve özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açıyor; örneğin devlet makamlarının banka hesaplarındaki bilgilere ve telekomünikasyon verilerine erişimi, gözaltı süresinin uzaması gibi.

Alman Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Terörle Mücadele Sorumlusu Matthias Sonn, terörle mücadelenin yanında insan haklarını korumanın zorlu bir denge olduğunu kabul ediyor, ancak devletin vatandaşı korumakla yükümlü olduğunu, düşmanı yakalamanın kolay olmadığını vurguluyor . Strön, “El Kaide ve Taliban’ın cihat ideolojisiyla başa çıkmada bazı zorluklar var. Müzakere yoluyla bir fincan çay içip mantıklı bir şekilde konuşarak sorunu çözebilirsiniz. Ama bizim karşımızda müzakereye ya da barışa hiçbir şekilde yanaşmayacak bir düşman tablosu var. Biz kötü olanız, böyle düşünmede inandıkları pek çok nedenleri var,“ sözleriyle kendin ifade ediyor.

Baştan kaybedilmiş savaş

Almanya’da terörle mücadele ve insan hakları arasındaki denge Sosyal Demokrat Parti’den Christian Straesser’e göre çoktan kaybedilmiş durumda. Sosyal Demokrat Parti Federal Meclis Grubu Sözcüsü Straesser Guantanamo’da dörtbuçuk yıl tutulduktan sonra Ağustos ayında serbest bırakılan Bremenli Murat Kurnaz olayını hatırlatıyor ve salıverilmesi öncesinde Almanya’da Kurnaz’ın oturma izninin uzatılıp uzatılmaması tartışmalarının kendisini dehşete düşürdüğünü belirtiyor. Straesser genel olarak terörle mücadelede daha başından yanlış yol seçildiği hissine kapıldığını belirterek, Irak’taki Saddam Hüseyin rejimi BM’nin insan hakları genel standartlarına uymasa da, savaş öncesinde Irak’ın terör ihraç eden bir ülke olmadığına dikkat çekiyor.