1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İklim değişiminin zarar bilançosu ürkütücü

Sabine Kinkartz12 Ağustos 2005

Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü, dünya iklimindeki değişikliklerin yol açacağı ekonomik kayıplar konusunda uyarıda bulundu. Enstitünün yaptırdığı araştırmaya göre, gerekli önlemler alınmazsa, tüm dünyada ortaya çıkabilecek doğal felaketlerin faturası 2050 yılına kadar 200 trilyon doları bulacak.

https://p.dw.com/p/Abc6
İklim değişiminin neden olduğu aşırı sıcaklar ve yağışlar ekonomiye zarar veriyor
İklim değişiminin neden olduğu aşırı sıcaklar ve yağışlar ekonomiye zarar veriyorFotoğraf: AP

Dünya’yı çevreleyen ve yaşamı mümkün kılan atmosfer ısınıyor. Bu sürecin sonucu gittikçe artan sıklıkta yaşanan ve her seferinde can ve mal kaybına yol açan fırtınalar, yoğun yağışlar, sel baskınları, sıcak hava dalgaları ve kuraklık. Bu karamsar tablo ışığında bir araştırma yapan Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü, iklim değişiminin ekonomik zararlarının neler olabileceğini inceledi. Araştırma sonuçlarını kamuoyuna duyaran Enstitü uzmanlarından Claudia Kemfert, son 30 yılda doğal felaketlerin ekonomik zararının 15 kat arttığını vurgulayarak şöyle dedi:

“Dünya iklimindeki değişimin 2002 yılında yarattığı sel baskınlarının ekonomiye etkisi 13 milyar Euro, 2003 yılındaki sıcak hava dalgasının 10 milyar Euro oldu. Bu arada 27 bin kişi yaşamını yitirdi. Münih Reassüranz Şirketi’nin hesaplarına göre 2002 yılında dünyada meydana gelen doğal felaketlerin yol açtığı toplam zarar 55 milyar dolar.”

2050’ye kadar 200 trilyon zarar

Uzmanlara göre bu henüz başlangıç. Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü üç ayda bir yayınladığı bültenlerin sonuncusunda, 2050 yılına kadar tüm dünyada 200 trilyon dolarlık zararın ortaya çıkabileceği uyarısında bulunuyor. Doğal felaketlerin sadece Almanya’da yol açabileceği ekonomik zarar ise 800 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Üstelik doğal felaketler tahribata yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda iklim değişimine bağlı salgınlar yaşanabilecek. Bu konuya dikkat çeken Claudia Kemfert sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünyanın ısısı 2100 yılına kadar 3,5 derece artarsa Almanya’da sıtma gibi şu anda ortadan kalkmış hastalıklar yeniden ortaya çıkacak. Bu bilimsel olarak saptandı. Bu tür salgınlar sağlık sisteminde sorun yaratacak, masrafları büyük ölçüde arttıracak ve genel zararın önemli bir kısmını oluşturacak.”

Geç kalındı

Dünya iklimindeki değişimin önlenmesi için geç bile kalındı. Claudia Kemfert’e göre, iklim korunmasına hemen başlanırsa 2050 yılına kadar 32 trilyon dolarlık tahribatın önlenmesi için 18 trilyon dolar gerekiyor. Önlem alınmadan geçen süre uzadıkça, masraflar da artacak. Örneğin, iklimin korunması önlemlerini 2025 yılında başlatılırsa, 12 trilyonluk zararı önlemek için 24 trilyon dolar yatırım yapmamız gerekecek.

Dünya ikliminin korunması için önlemlerin, sera etkisine yol açan gazların baş sorumlusu ülkelerin katılımı ile uluslararası düzeyde alınması gerekiyor. İklimde değişimin durdurulması için sera etkisine yol açan gazların % 60 hatta % 80 oranında azaltılması şart. Bu yüzden de ABD ya da Çin gibi ülkelerin katılımı zorunlu. Bu anlamda Kyoto Protokolü’nde 2012 yılına kadar öngörülen önlemlerin sadece ilk adım olduğu görüşünde olan Kemfert şunları söyledi:

“Almanya bile Kyoto Protokolü’ndeki yükümlülüklerini yerine getiremedi. Oysa bu yıl yürürlüğe giren Kyoto, dünya ikliminin korunması için sadece bir ilk adım. İklim değişiminin etkisini azaltmak için Kyoto’daki hedeflerin ötesinde çok daha uzun vadeli ve etkili önlemler almamız gerekiyor.”

Alternatif enerji kaynakları

Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü, sera etkisine yol açan gazların oranının düşürülmesi için ekonomik avantajlar yaratılmasını öneriyor. Birçok ülke ekonomik büyümesinin etkileneceği korkusu ile enerji tüketimini azaltmak istemiyor.

Oysa enerji tüketiminin azalmadan devam ettirilebilmesi için fosil yakıtlardan başka enerji kaynakları da var. Alman uzman Kemfert’e göre, tüm ülkelerin dünya ikliminin korunması önlemlerine katılmaya ikna edilmesi ancak teknolojik işbirliği ve emisyon azaltılmasına karşı sağlanacak avantajlarla mümkün.