1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hu Almanya gezisinden memnun kaldı

Matthias von Hein12 Kasım 2005

Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, Almanya temaslarını bugün tamamlıyor. Tam da Berlin’deki koalisyon müzakerelerinin en sıcak etabına denk düşen ziyaret, yine de Hu’nun onuruna verilen yemekler, Cumhurbaşkanı Horst Köhler’den, başbakanlığa gelmeye hazırlanan Angela Merkel’a kadar ülkenin en üst düzey yöneticileri ile yoğun temaslar ve milyarlık ekonomik anlaşmaların imza törenleri ile gayet yoğun geçti. DW’nin Çince Servisi’nden Matthias von Hein, Hu’nun ziyareti ışığında, ilk görünüşte pek bir değişiklik yok gibi gözüken Almanya-Çin ilişkilerini değerlendiriyor:

https://p.dw.com/p/AZsc

Çin Devlet Başkanı ve Komünist Parti lideri Hu Jintao, resmi konuk olarak geldiği Berlin’deki temaslarının çoğunda, kendisini iktidarda günleri sayılı politikacıların karşılayacağını tahmin etmemişti kuşkusuz. Fakat Alman iç siyasetinde yaşanan heyecanlı günler nedeniyle, haber bültenlerinin ikinci, üçüncü sıralarına kaysa da, Hu’nun ziyareti epey verimli geçti.

22 Kasım’da başbakanlığa gelmeye hazırlanan Angela Merkel, iki ülke arasındaki ilişkilerde eski Başbakan Helmut Kohl’ün geleneğinin sürdürüleceği yönünde Pekin’den gelen misafire güvence verdi. Helmut Kohl, iktidarı sırasında, Çin ile ilişkileri özellikle ekonomi eksenine oturtan bir çizgi izlemişti. Başbakanlık görevi sona ermek üzere olan Gerhard Schröder de, geçen 7 yıl boyunca bu geleneği sürdürdü ve her yıl Çin’e yaptığı ziyaretlerde dev bir işadamı heyetini beraberinde götürdü. Hu Jintao’nun Almanya gezisinde de, Çin heyetinde 80’e yakın önemli işadamı bulunuyordu.

Ancak yine de Çin ve Almanya arasındaki ilişkilerde durumun „eski tas, eski hamam“ olduğu söylenemez. Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler, bir yandan Çin’in yoksullukla mücadelesi konusunda övgü dolu sözler sarfederken, diğer yandan konuşmasında insan haklarının evrenselliğine ilişkin ifadelere de yer verdi. Angela Merkel ise, Çin’de özgürlükçü bir gelişimin önemini vurguladı. Alman sanayi çevrelerinden de eleştiriler geliyor. İki ülke arasında 1 milyar 400 milyon Euro hacminde ticaret anlaşması imzalanmasına rağmen, fikir hırsızlığı ve patent haklarının ihlali konusundaki şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Ancak Çin, örneğin Alman makina üreticileri için en büyük pazar olduğu için, bu ve benzeri şikayetlerden dolayı Çin Devlet Başkanı’nın huzurunun kaçmasına pek gerek yok gibi gözüküyor.

Ama uluslararası normlara uyulması ve Çin’in uluslararası sistemlere bağlanması önemini koruyor. Çin’in dev adımlar ile büyüyen ekonomisi ve buna bağlı olarak artan siyasi ağırlığının ışığında, bu noktalar 21. Yüzyılın gündeminde belirleyici olacak.

Hammadde ve piyasalar konusunda yapılan yarış, enerji ihtiyacı, Çin’in Pasifik bölgesinde - ABD’ye rakip olarak - giderek artan nüfuzu… Bu konuların ele alınması, üzerinde tartışılması gerekiyor. Bu nedenle Alman-Çin Diyalog Forumu’nun açılması, önemli bir adım.

Almanya’nın Çin ile her alanda diyaloğu sürdürmesi gerek. Aksi takdirde uluslararası alanda karşılaşılacak sorunların çözümünde, Almanya önemini kaybederek, bir kenara itilecektir. Zaten Hu Jintao, Avrupa’da yaptığı temasları, kendi açısından çok daha önemli bir buluşmaya hazırlık olarak görüyor. Pekin gelecek haftasonu, ABD Başkanı George W. Bush’u ağırlayacak.

İki ülke arasında geniş bir yelpazeye yayılacak bir diyalog, insan hakları, hukuk devleti ve sivil toplumun, Çin’de her geçen gün çoğalan çelişkilerin ortadan kalkması için muhakkak gerekli olduğu bilincinin yerleşmesine de yardımcı olacaktır.