1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hariri suikastinde gözler Şam'da

Peter Philipp15 Şubat 2005

Eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin dün uğradığı bombalı saldırıda ölümü uluslararası boyutta bir krize yol açacak gibi görünüyor. Dün başkent Beyrut’ta Hariri’nin konvoyuna düzenlenen bombalı saldırıda Hariri ile birlikte dokuz kişi hayatını kaybetmiş ve şiddetli patlamada 100’den fazla kişi de yaralanmıştı. Lübnan’da iç savaşın ardından yaşanan bu en kanlı saldırı sonrasında Lübnan ordusu üst seviyede alarma geçirilirken ülkede tam bir sessizlik hakim. Okullar, dükkanlar, özel kuruluşlar ve kamu kuruluşları ilan edilen üç günlük resmi yas nedeniyle kapalı. Lübnan’da 1975-90 yılları arasında yaşanan iç savaşın ardından ülkenin yeniden inşasında önem

https://p.dw.com/p/AZyY

li rol oynayan Hariri aynı zamanda milyarder bir işadamıydı. Yoksul bir çiftçi aileden gelen ancak sonradan dünyanın en zengin 100 kişisi arasına yükselen Hariri, 1992 yılından bu yana beş hükümete başkanlık etmişti. Refik Hariri dört ay önce Suriye’nin ülkedeki siyasi etkisi nedeniyle Başbakanlık’tan istifa etmiş ve muhalefetin, Suriye’nin Lübnan siyasetinden el çekmesi taleplerini desteklemişti. Hariri’nin ölümü, özellikle de ABD’den gelen sert açıklamanın ardından gözleri Suriye’ye çevirdi. Lübnan’da halen 14 bin asker bulunduran ve ülke siyasetinde etkin bir rol oynayan Suriye, suikasti terörist bir saldırı olarak kınadı, ancak bu kınama, şüphelerin dinmesine yetmedi. Dün Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada Lübnan halkının kendi siyasi geleceğini, Suriye işgalinden bağımsız olarak kendisinin belirlemesi gerektiği belirtildi. Beyaz Saray’ın suikastin sorumluluğunu açıkça Suriye’ye yüklemekten kaçınmasına rağmen, Suriye’nin askerlerini Lübnan’dan çekmesi için Washington’ın baskısının artacağı anlaşılıyor. ABD’nin isteği üzerine BM Güvenlik Konseyi bugün toplanıyor. Gündemde suikastle ilgili cezai önlemler ve Suriye’den askerlerini Lübnan’dan çekmesini talep eden bir karar çıkarılması bulunuyor. Lübnan gazeteleri ise ülkenin yeniden istikrarsızlığa sürüklenmesi ve uluslararası müdahalelerin daha da artması korkusunu dile getiriyor. Suikasti kimin gerçekleştirdiği ile ilgili henüz kesin bir bilgi yok. El Cezire televizyonunda yayınlanan bir video görüntüsünde kendini ‘Büyük Suriye İçin Cihad ve Zafer’ olarak adlandıran bir grup saldırıyı üstlendi. Ancak mesajın gerçekliğine dair bir kanıt bulunmuyor. Diğer yandan El Kaide’nin kolu olduğunu bildiren bir grup bir Internet sitesinde yayınlanan mesajında cihatçıların suikastle bir ilgisi olmadığını belirterek, ‘’Bu saldırının bir devlet gizli servisi tarafından planlandığı açıkça görülüyor. Saldırının arkasında Mossad, Suriye ya da Lübnan rejimleri olabilir’’ dedi. Hariri için resmi cenaze töreni Çarşamba günü yapılacak. Lübnan’da mayıs ayında gerçekleştirilecek meclis seçimleri, Suriye’nin ülkedeki siyasi etkinliği konusunda bir referandum olarak görülüyordu. Şimdi konuyla ilgili bir değerlendirmeye yer veriyoruz. DW’den Peter Philipp yorumunda, Suriye’den gelen kınamaya rağmen Suriye’nin baş şüpheli konumunda olduğu görüşünü savunuyor.

Lübnan’ın eski başbakanı Rafik el Hariri’nin bir bombalı saldırıda ölmesinden sonra gözler Suriye’ye çevrildi. Şam, Hariri’nin ölümünden sorumlu tutuluyor.

Lübnan’da olaydan sonra suçluların izine rastlanmaması alışılmış bir durum ancak sağduyu ve Orta Doğulu mantığı, eski Lübnan başbakanının ölümünün ardında kimler olduğu konusunda şüpheye fazlaca yer bırakmıyor. Saldırıdan sonra gözler Şam’a, Lübnan’ın sadık doğu sınırı komşusuna çevrildi. Çünkü Şam, Lübnan’daki etkisini muhafaza etmek ve genişletmek istiyor.

Suriyeli Baath rejimine, geçen yıl sonbaharda cumhurbaşkanı Emile Lahoud’un bir dönem daha başkanlık yapabilmesi için Lübnan anayasasının değiştirilmesinde yardım eden de, aynı güçlerdi. Hariri, Suriye’nin bu manevrasına en başta karşı çıkmıştı. Ancak haftalar sonra pes etti ve istifasını verdi. Başka politikacılar da Hariri’yi izleyip istifalarını verdiler. Hariri’nin gelecek seçimlerde siyaset sahnesine geri döneceğinin işaretleri güçlenmeye başlamasaydı, Suriye için bunlar aslında çok güzel gelişmelerdi.

Hariri’nin geri dönme planları Lübnan’daki Suriye yanlısı çevrelerin ve Suriye’nin başını ağrıtmaya başlamıştı. Lübnan’daki iç savaş yıllarından beri ülkede 25 bin kişilik bir güç, Suriye’nin deyimiyle bir “barış gücü” bulunduran Şam, Lübnanlıların gözünde uluslararası ve devletlerarası kukukun desteği olmayan bir işgal gücü konumuna düştü.

Suriye’nin Lübnan politikasının uluslararası toplumda ne kadar az tanındığı ve kabul edildiği, Suriye’nin Birleşmiş Milletler’e katılımına, özellikle Fransa’nın karşı çıkmasıyla daha da açık bir şekilde ortaya çıktı. Hariri ise uluslararası toplumun desteğini alabilir ve Lübnan’daki Suriye etkisine karşı artan ciddi bir muhalefet oluşturabilirdi.

Multimilyoner Hariri’nin geçmişte, Suudi Arabistan’daki inşaat şirketinde biriken milyarları doğduğu şehir olan Saida ve başkent Beyrut’un ıslahına yatırması sınırlandırılmıştı. Hariri, Pazartesi günü Beyrut’ta öldürüldüğü yerin hemen yakınında, yaptığı yeniden yapılanma projeleri ile ülkesine hizmet etmişti. Beyrut’un ıslahı projesini, özel bir gelir kaynağı olarak addeden Hariri, sadece sermayesini değil, gücünü de arttırdığı savıyla eleştiriliyordu. Mesela Lübnan medyası da yer yer Hariri tarafından kontrol ediliyordu.

Ancak herkesçe kabul edilen bir gerçek de Hariri’nin iş dünyasındaki kabiliyetiyle, 15 yıllık iç savaşın yaralarını bugün halen iyileştirmeye çalışan ve milyarlık borçlar altında ezilen ülkesi için, birçok şey yaptığıdır. Ancak 12 yılda beş kez başbakan olan Hariri de bu borçları ortadan kaldıramamıştı. Kendi işindeki kısmeti, Fransa ve ikinci vatanı Suudi Aarabistan ile kurduğu iyi ilişkiler nedeniyle pek çok Lübnanlı sorunlarına Rafiq el Hariri’nin en yakın zamanda bir çare bulmasını bekliyordu.