1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Güvenli ülkeler' gerçekten güvenli mi?

14 Nisan 2016

Fas, Cezayir ve Tunus’un ‘güvenli kaynak ülke’ ilan edilmesinin siyasi ve hukuki sakıncalarına dikkat çekiliyor.

https://p.dw.com/p/1IVCQ
Fotoğraf: picture alliance/dpa/Str

Tunus, Fas ve Cezayir'den gelip Almanya'da iltica başvurusunda bulunanlara genellikle bu statü verilmiyor. İlerde mülteci olarak kabul edilecekleri de şüpheli. Almanya'nın bu üç Kuzey Afrika ülkesini ‘güvenli kaynak ülkeler' olarak kabul edip etmeyeceği meclis genel kurulunda da tartışıldı. Peki ‘Güvenli kaynak ülke' bu bağlamda ne anlama geliyor?

Alman Anayasası, insanların ‘siyasi takibata, gayrı insani ya da aşağılayıcı cezalandırma ve muameleye tabi tutulmayacağının teminat alındığı' ülkeleri ‘güvenli' olarak tanımlıyor.

Uluslararası Af Örgütü'nün iltica uzmanı Wiebke Judith söz konusu üç ülkede de aranan şartların yerine getirilmediği görüşünde. Judith, Almanya Anayasa Mahkemesi'nin ‘mültecilerin, belli grupların genel siyasi takibata uğratıldığı ülkelere geri gönderilemeyeceğine hükmettiğini' de hatırlattı.

Bu kriterlerin Mağrip ülkelerinde dikkate alınmadığını belirten Wiebke Judith, yasa tasarısında insan hakları ihlallerine hiç ya da yetersiz ölçüde değinildiğini belirterek buna, üç ülkede de homoseksüellerin takibata uğratılmasını örnek gösterdi.

Bireysel inceleme

Alman İnsan Hakları Enstitüsü'nden Hendrik Cremer de Fas, Cezayir ve Tunus'un güvenli kaynak ülke sınıfına dahil edilmesini doğru bulmuyor. Cenevre Mülteciler Konvansiyonu ve Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu ağır insan hakkı ihlallerinden korunmak isteyen herkesin iltica başvurusunda bulunmasını teminat altına alıyor. İltica işlemleri sırasında korunma başvurusunun bireysel incelemeye alınması da konvansiyonda belirtiliyor.

Berlin Regierungserklärung Angela Merkel im Bundestag
Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Berry

İncelemenin önyargısız yapılması, hukuk devletinin temel prensipleri arasında yer alıyor. Hendrik Cremer, “Bu ilkeler öncelikle iltica başvurularında uygulanmalıdır. Çünkü bu işlemlerde hayati yasal haklara yönelen tehlikeler söz konusudur. Bu nedenle ‘güvenli ülkeler' uygulamasının hukuk devleti ilkeleri açısından sakıncalı buluyorum. Bu kavram bir devletin güvenilir olduğu noktasından hareket ediyor. Prensipte bir devlet güvenli olamaz” dedi.

Sakıncalı plan

Alman İnsan Hakları Enstitüsü ve Uluslararası Af Örgütü ‘güvenli kaynak ülke' tanımlamasını bu nedenle reddediyor. Wiebe Judith, bu sınıflandırmanın mülteciler açısından zararlı olabileceğini ve Mağrip ülkelerinde insan haklarının ihlal edilmediğinin onaylanmış sayılacağını söyledi.

Bireysel incelemenin Almanya'ya yük olmayacağını belirten Hendrik Cremer de “Dünyadaki bütün mültecilerin Avrupa'ya doğru yola çıktığını söylemek doğru olmaz. Bütün yabancıların Avrupa'ya kaçtığı izleniminin düzeltilmesi gerekir. Hukukun geçerli olup olmadığı asıl Avrupa ve Almanya'nın içinde bulunduğu zor durumda ortaya çıkacaktır” dedi.

Siyasi düzenleme

‘Güvenli kaynak ülke' tanımlaması siyasi bakımdan da tartışmalara yol açıyor. Bu statünün mülteci sayısını azaltmadığı ve mültecilerin Avrupa'ya gelmeye devam edeceği belirtiliyor. Kiel'deki ekonomik araştırma ekonomisi bu iddianın doğruluk derecesini araştırdı ve 2014 yılında ‘güvenli' ilan edilen Bosna-Hersek ve Sırbistan'dan daha az mülteci geldiğini ortaya çıkardı.

Ekonomist Richard Franke, 'bir ülkeyi ‘güvenli' ilan etmenin iltica başvurularının azalmasına yaramadığı iddiasında bulunmanın doğru olmadığını belirtti ve “Güvenli ilan edilmeseydi Batı Balkanlardan gelenlerin sayısı katlanarak artardı”, dedi.

Ekonomik saik

Mağrip ülkelerinin ‘güvenli kaynak ülke' ilan edilmesinin mülteci sayısı üzerinde nasıl etki yapacağı kestirilemiyor. Bundan böyle söz konusu ülkelerden gelenler derhal sınır dışı edilebilecek.

Bunun siyasi olduğu kadar, ekonomik nedenleri de var. 2014 yılında hazırlanan ‘güvenli ülkeler' tasarısında, "İltica gerekçeleri dışındaki nedenlerle yapılan başvurular, iltica işlemleriyne ve Almanya'da kalan mülteci adaylarına yapılan masrafların artmasına yol açmaktadır" deniyor.

Mağrip ülkelerinden gelen mültecilerin sayısının Doğu Avrupa'dan gelenlerden çok daha az olduğu da bir gerçek. Kuzey Afrikalıların toplam iltica başvuruları içindeki payları yok denecek kadar küçük.

© Deutsche Welle Türkçe

Kersten Knipp

LINK: http://www.dw.de/dw/article/0,,19184781,00.html