1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Global refah uçurumu büyüyor

Karl Zawadzky / DW5 Ekim 2004

Son 30 yılın en büyük ekonomik gelişmesi 2004’te kaydedildi, dünya ekonomisi yüzde 5 büyüdü. Ancak gelişme ve büyümenin dünyanın her bölgesine eşit oranda yansımaması, uzmanları düşündürüyor. Washington’da yapılan Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun yıllık Genel Kurulu‘nu izleyen Deutsche Welle’den Karl Zawadzky’nin değerlendirmesi...

https://p.dw.com/p/Abf7

Dünya ekonomisi büyüme rekorları kırıyor. Konjonktürün yükselişte olmasında yalnızca Kuzey Amerikan ekonomisi değil, Batı Avrupa, Japonya, Çin ve Hindistan da etkili oluyor. Öye görünüyor ki, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 2000’li yılların başında belirlenen milenyum hedefi, 2015 yılında tutacak. Hedef, o yıla kadar dünya üzerinde yaşayan yoksul sayısını yarıya indirmekti.

Ancak rakamlar yanıltmamalı: Ekonomik büyümeden dünyanın geniş kesimleri hala yeterince nasibini alamıyor. Bu tespit, özellikle üzerinde çokca konuşulan, şikayet edilen ama durumu düzeltici herhangi bir adım atılmayan Afrika kıtası için geçerli.

Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’nın genel kurulunda, ekonomik büyümeye ilişkin bu iç açıcı manzaranın yanı sıra tedirginlik kaynağı başka faktörler de etkisini hissettirdi. Petrol fiyatlarının önlenemez tırmanışından söz etmiyoruz: Kuşkusuz, petrol fiyatlarının rekor üzerine rekor kırması, büyüyen ekonomiye olumsuz yansıyacaktır.

Asıl tedirginliğin adı, genel kurulun yapıldığı binanın çevresine dizilen beton bariyerlerle ortaya konuyordu. Yaklaşık 200 ülkenin maliye bakanı ve merkez bankası başkanı, beton bariyerlerin ardında göstericilerden değil, teröristlerden korunuyordu. Pakistan’da ortaya çıkarılan kanıtlar, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun El Kaide’nin hedefleri arasında yer aldığını ortaya koyuyordu.

Sivrisinekle asıl mücadele bataklığı kurutarak yapılır. Yoksulluk, çocuk ölüm oranlarının hala yüksek olması, eğitim eşitsizliği, yolsuzluk, uyuşturucu ticareti ve ekonomik kalkınmadaki adaletsizlikler... Bunlar, tartışmasız terörün beslendiği odaklardan. Zaten bütün dünyanın bildiği bu tespiti, Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn da dile getirdi. Ne var ki, önemli olan bu tesbitleri tekrarlayıp durmak değil, hayata geçirmek önemli.

Hala dünya nüfusunun yarısı, günde iki dolardan daha az bir gelirle yaşıyor; hatta insanlığın beşte biri günde bir dolardan daha az bir gelirle yetinmek zorunda. Daha da ürpertici bir rakam: önümüzdeki 25 yıl içinde dünya nüfusu iki milyar daha artacak. Sözünü ettiğimiz nüfus patlamasının yüzde 95’i gelişmekte olan ülkelerde yaşanacak. Bunun anlamı şu: Dünyaya gözlerini açacak çocukların büyük kısmı yoksul hayat şartlarına doğacak ve daha iyi bir hayat sürdürme umudu olmayacak.

Dünya nüfusundaki bu dengesiz durum, barış ve istikrarı tehdit eden en önemli faktör. Hala şiddetten ve silahtan çok açlık can alıyor. Refah toplumlarının doğal kaynakları tüketmesi de terör kadar dünya barışını olumsuz etkiliyor. Bir Amerikalı, bir Çinli’den 9 kat, bir Afrikalıdan 12 kat daha fazla enerji tüketiyor. Ancak küreselleşme çağında önemli olan, bu eşitsiz ve adaletsiz koşulların ortadan kaldırılmasıdır.