1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Eşiktekilerin dermansızlığı

11 Ağustos 2015

Dünya ekonomisinin büyümesinde önemli rol oynayan ‘yükselen piyasaların’ nefesi tükenmeye başladı. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkeler FED'in yakında reeskont haddini arttırmasından olumsuz etkilenecek.

https://p.dw.com/p/1GDSP
Fotoğraf: Getty Images/AFP/P. Paranjpe

[No title]

Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) kredi fiyatlarına da yansıyacak olan ana faiz oranını önümüzdeki hafta arttırması sürpriz olmayacak. FED'in atması beklenen bu adım genç sanayi ülkelerinin korkulu rüyası oldu. Dünya Bankası birkaç hafta önce yayınladığı raporda, şimdiye kadar küresel büyümenin garantörü sayılan kalkınmanın eşiğindeki ülkelerin yapısal reformlar ve yatırımlarla kendilerini zor günlere hazırlamaları gerektiğini dile getirmişti.

Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim genç sanayi ülkelerinin ortalama büyüme hızının bu yıl 0,4 puanlık düşüşle yüzde 4,4'e ineceğini söyledi. Dünya Bankası Brezilya'nın tahmini büyüme hızını 2,3 puan düşürdü. Brezilya'nın Gayrı Safi Yurtiçi Hâsılasının yüzde 1,3 oranında daralması bekleniyor. Dünya Bankası'na göre Meksika, Cezayir ve Türkiye'yi daha da kötü bir gelişme bekliyor.

Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim
Dünya Bankası Başkanı Jim Yong KimFotoğraf: Getty Images/A. Wong

Faiz artışının çifte olumsuzluğu

Dünya Bankası'nın baş iktisatçısı Kaushik Basu, “FED'in faizleri arttırması kalkınmakta olan ülkelerden sermaye çıkışına ve kredi maliyetlerinin artmasına yol açar”, demişti. Yatırımcı, güvenli olmayan genç sanayi ülkelerinden çekeceği parayı, ana faiz oranıyla birlikte rantın da artacağı ABD'deki yatırımlarda kullanacak.

Dünya Bankası, genç sanayi ülkelerindeki sermaye yatırımlarının bu yıl yüzde 1,8 oranında azalacağını, petrol ve kömür gibi hammadde ihracatına bağımlı olan ülkelerin enerji fiyatlarının düşmesi nedeniyle sıkıntıya gireceğini tahmin ediyor.

Özel Alman bankalarından Commerzbank'ın genç sanayi ülkeleri analiz uzmanı Lutz Karpowirtz beklenen faiz şokunun her ülkeyi aynı ölçüde etkilemeyeceğini söylüyor. Karpowirtz, “Hammadde ihracatçısı Brezilya yılın ilk yarısını iyi geçirdi. Petrol ihracatına bağımlı olan Rusya ise büyük ekonomik problemlerle karşılaştı. Hammadde tüketimi yüksek olan Çin'in durumu da farklı. Her ülkeyi aynı kefeye koymamak lazım. Enerji ithalatı yüksek olan Türkiye dışındaki yükselen pazarların düşen enerji hammaddesi fiyatlarından olumsuz etkilendiğini görüyoruz”, diyor.

Ekonomistler son derece tehlikeli bir karışım olan faiz artışıyla hammadde fiyatlarının düşmesine Çin'in konjonktür sorunlarının da eklendiğini hatırlatıyorlar. Ekonomik büyüme hızı düşen Çin'in, Hindistan ve Brezilya'dan yaptığı ithalat yılın ilk yedi ayında yüzde 23 oranında azaldı. Çin'in enerji açlığı azaldıkça hammadde fiyatları da düşüyor.

Symbolbild - Türkische Lira
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Sorun aynı, neden farklı

Commerzbank analiz uzmanı Lutz Karpowirtz ‘eşikteki ülkelerin' ekonomik problemlerinin farklı nedenlerden kaynaklandığını şöyle anlatıyor: “Hindistan cari açığını azaltmayı başardı. Aşırı miktarda altın ithal etmeseydi ticari ve cari fazla da elde ederdi. Hindistan aynı zamanda önümüzdeki yıl büyüme hızının artmasını bekleyen sayılı ülkeler arasında yer alıyor. Endonezya ve Malezya için de aynı şey söylenebilir. Rusya'nın durumu ise kritik. Merkez Bankası'nın faiz ayarından sonra enflasyonun düşecek ya da artacak olması Rus ekonomisinin seyrini tayin edecek. Enflasyonun düşmesi daha yakın ihtimal. Düşmezse, döviz piyasası hıncını Ruble'den alır ve Rus ekonomisi sıkıntıya girer.”

Ekonomik durgunluk ve gayrı menkul piyasasındaki anormallik yüzünden eski günlerini arayan Çin'in muazzam döviz rezervi sayesinde teşvik programları uygulayıp, gerektiğinde geri dönüşü olmayan kredileri üstlenmesi zor olmayacak.

Commerzbank analiz uzmanı Karpowirtz diğer kalkınma halindeki ülkeler açısından ise zaman faktörünün son derece önemli olduğunu belirttikten sonra sözlerini şöyle sürdürüyor: “Söz konusu ülkelerin finansman problemleri zaman içinde kendiliğinden düzelir. Aşırı ithal malı ihtiyacını finanse edecek krediyi bulamayan ülke sonunda ithalatı düşürmek zorunda kalır. Ticaret ve cari işlemler dengesindeki açığın azalması ekonominin canlandığını değil, kredi bulunamadığı için ithalata daha az para ayrılabildiğini gösterir. Ekonomik durgunluk kadar döviz israfı da genç sanayi ülkelerinin başlıca problemidir. Asya krizi de cari işlemler açığından kaynaklanmaktaydı ve bu ülkeler kısa zamanda toparlanıp cari fazla elde etmeye başladı.”

© Deutsche Welle Türkçe

Klaus Ulrich