1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

G-8 Zirvesi'nde Berlin - Washington ilişkileri

Thomas Klein / DW TV10 Haziran 2004

G-8 Zirvesi, Irak Savaşı yüzünden gerilen Berlin – Washington ilişkilerinin de iyileşmesi açısından vesile oldu. İki ülke ilişkileri normal seyrine dönerken, Alman Dışişleri Bakanlığı’nda ABD ile ilişkilerden sorumlu Karsten Voigt, G-8 Zirvesi'nin amaçlarını anlattı...

https://p.dw.com/p/AbFe
Zirvede, Almanya Başbakanı Schröder ve ABD Başkanı Bush ikili bir görüşme gerçekleştirdi...
Zirvede, Almanya Başbakanı Schröder ve ABD Başkanı Bush ikili bir görüşme gerçekleştirdi...Fotoğraf: AP

Dünyanın önde gelen yedi sanayileşmiş ülke ve Rusya’nın dahil olduğu G-8 topluluğunun ABD’nin Georgia Eyaleti’ne bağlı tatil merkezi Sea Island’daki üç günlük zirvesi bugün sona eriyor. Liderler, son iki gün boyunca Irak ve Ortadoğu’daki gelişmeler, terörle mücadele ve artan petrol fiyatları gibi önemli gündem maddelerini ele aldılar.

Gündemin son günündek ise yoksul ülkelerin borç yükünün hafifletilmesine yönelik programının süresinin uzatılması, Afrika ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşme, AIDS ve benzeri salgın hastalıklarla mücadele gibi konular yer alıyor. Öte yandan G-8 zirvesine katılan liderler, Sea Island’da ikili görüşmeler yapma fırsatını da buldular.

Berlin – Washington ilişkileri

Zirvede, Irak Savaşı nedeniyle bir ara gerilen Berlin - Washington ilişkileri yeniden normal seyrine dönerken, iki ülke liderleri de artık daha sık biraraya gelmeye özen gösteriyorlar. Alman Dışişleri Bakanlığı’nda ABD ile ilişkilerden sorumlu koordinatör olarak görev yapan Karsten Voigt, iki ülke arasıdaki ilişkilerde gelinen nokta, G-8 Zirvesi’nin amaçları ve Batı’nın, İslam dünyasıyla diyalog çabaları konusunda DW’nin sorularını yanıtladı.

G-8 Zirvesi’nin ABD ile Almanya’nın yakınlaşmasına önemli ölçüde katkı sağlayacağını savunan Karsten Voigt, geçmişte yaşanan görüş ayrılıklarının artık geride kaldığını vurgulayarak şöyle dedi:

”Bu zirveye hazırlık aşamında da görüldü ki, Irak savaşı nedeniyle görüş ayrılğına düşen ülkeler, artık savaş sonrası düzen için ortak bazı girişimlerde bulanabilecek seviyeye ulaştılar. Üstelik bu sadece Irak konusuyla sınırlı bir durum değil. Afganistan, Kafkaslar, Ortadoğu ve Balkanlar gibi diğer sorunlu bölgelerle ilgili de benzer görüşler sözkonusu.”

Arap ülkeleriyle diyalog

Sea Island’daki zirvenin ağırlıklı konularından biri de Arap ülkeleriyle diyaloğun geliştirilmesi olarak görülüyor. Federal Alman Dışişleri Bakanlığı görevlisi Karsten Voigt, İslam ülkelerindeki reform hareketlerinin desteklenmesinin altına yatan nedenleri şöyle değerlendirdi:

"ABD, Arap dünyasında mevcut sosyal statünün muhafaza edilmesine yönelik verdiği desteğin uzun vadede birşey getirmediğini anladı. Batı’ya yakın, hatta Batı’nın müttefiki olduğunu söyleyen baskıcı rejimler, sürekli ve karşılıklı bir işbirliği için garanti teşkil etmiyor çünkü. Bu nedenle de Arap dünyasında insan hakları, hukuk devleti ve demokrasinin gelişmesi yönündeki değişim hareketlerinin desteklenmesi gerekiyor. Ama bu, reformların dıştan zorlamayla olabileceği anlamına da gelmiyor. Batı ve özellikle de G-8 ülkeleri, İslam ülkelerinde bu yönde bir arzunun oluşmasına katkıda bulunabilirler sadece.”

Demokratikleşme süreci

Antidemokratik ülkelerde demokrasinin tesis edilme sürecinin uzun ve zahmetli olduğunu da vurgulayan Karsten Voigt, elde edilebilecek kazanımlar gözönüne alındğında, bu çabaların sadece bir hayal olarak kalmayacağını, er ya da geç meyve vereceğini belirtti:

”Demokratikleştirme süreçlerinin, yıllar hatta onyıllar alabileceği gözönünde bulundurulursa, Arap dünyasında demokrasinin egemen olması yönündeki bu amaç oldukça gerekçi olarak nitelendirilebilir. Ancak burada önemli bir husus var: Güçler dengesindeki değişimle ya da Irak örneğinde olduğu gibi zor kullanmak suretiyle bir sonuca ulaşılamaz. İlk başta belki kısa ve zahmetsiz gibi görünen bu yöntem, aslında işi uzatmaktan başka birşeye yaramıyor. Üstelik böyle bir tutum, demokrasi sürecindeki uzun ve zahmetli yolda başa dönülüp, bu yolun yeniden açılması gereğini de kaçınılmaz kılıyor.”