1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Güvenlik Konferansı'nın bilançosu

Nina Werkhaeuser14 Şubat 2005

Bu yıl 41’incisi düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı dün sona erdi. Bu yıl “Diyalog yoluyla barış“ başlığı altında düzenlenen konferansa katılımın yoğunluğu ve özellikle üst düzey katılım dikkat çekti. Temelde ABD ve Avrupa arasında Irak savaşı nedeniyle açılan yaraların sarılmasına odaklanan konferansta iki taraf da işbirliğinin geliştirilmesi iradesini ortaya koydu. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in, NATO’da reform önerisi ise yoğun tartışmalara yol açtı. 41’inci Münih Güvenlik Konferansı ve sonuçları ile ilgili DW’den Nina Werkhaeuser’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZyd

“Münih Güvenlik Konferansı, Avrupa - Amerika ilişkilerinin ateşini ölçen bir termometre işlevi görür. Irak savaşı öncesi ve sonrasında olduğu gibi ilişkiler gerginse Münih Konferansı da hararetli tartışmalara sahne olur. İlişkilerde işler yolundaysa uzlaşmacı, dostuk mesajları verilir. Bu yılki termometre de ilişkilerin iyileştiğini gösteriyordu.

Münih konferanslarında sert tarzıyla bilinen ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in bu sefer uzlaşmacı bir tavır sergiledi. Bunun en önemli nedenlerinden biri, artık konunun saldırı ve savaş değil, Irak’ın yeniden yapılandırılmasındaki ortak çabalar olması. Bir başka sebep, Irak savaşı sürecinde yaşanan tartışmaların, Atlantik’in iki yakası arasındaki işbirliğinin ne kadar büyük önem taşıdığını göstermiş olması. Fikir ayrılıkları bir yana terörizm ve kitle imha silahlarının yönelttiği tehdit, ancak birlikte çalışarak engellenebilir.

Güvenlik politikalarında ABD ve Avrupa birbirine tamamen muhtaç ve NATO’ya da bu noktada önemli rol düşüyor. Bu konuda konferansa katılanlar hemfikirdi. Ancak NATO’nun günümüz koşullarında mevcut ihtiyaçları karşılayabilecek durumda olup olmadığı konusunda fikir ayrılıkları yaşandı. Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, özellikle ABD ve AB arasında işbirliği ve fikir alışverişinin günümüz koşullarına cevap vermediği görüşünü savunarak NATO’da bir yenilenme sürecine ihtiyaç olduğu mesajını verdi. Schröder oluşturulacak bir uzmanlar komisyonunun bir reform konsepti hazırlamasını önerdi.

Ancak Schröder’in önerisinin tepkilere yol açması, Başbakan’ın kendi suçu. Schröder görüşlerini o kadar açık olmayan bir şekilde formüle etti ki konferansın bazı katılımcıları Almanya’nın NATO’yu tarihe gömmek istediğini bile düşündüler. Hatta NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer de Almanya’ya karşı savunmaya geçme ihtiyacı duyarak İttifak’ın zaten bir reform süreci içinde olduğunu, yeni komisyonlar oluşturmaya ihtiyaç olmadığını belirtti. Schröder’in hastalığı nedeniyle konferansa bizzat katılamaması ve mesajını Savunma Bakanı Peter Struck aracılığıyla iletmesi de durumu zorlaştırdı. Sonuçta önemli olabilecek düşünceler pek uygun olmayan bir şekilde ortaya atılmış oldu.

Önerinin tam içeriği, ancak Dışişleri Bakanı Joschka Fischer’in konuya yeniden değinmesiyle anlaşılabilir hale geldi. Fischer, NATO’nun askeri alandaki görevleri dışında Avrupa ve ABD arasında bir nevi köprü işlevi görebileceğini ve sorunlu konuların gündeme geleceği bir tartışma forumu olabileceğini belirtti.

Alman hükümetinin önerisi karşısında ortaya çıkan en önemli soru, NATO’nun bu işlevi yüklenebilip yüklenemeyeceği, bu tür ek görevleri kaldırıp kaldıramayacağı. Üyeler arasında daha fazla danışma ve yeni bir ortak strateji oluşturulması isteği, İttifak’ın önemli bir sınavı geride bıraktığı bir dönemde anlaşılabilir bir talep. Ancak ABD ile Avrupa arasında gelecekte de görüş ayrılıkları yaşanacaktır ve oluşturulacak bir uzmanlar komisyonu da bunun önüne geçemeyecektir. Görüş ayrılıklarını reform planlarıyla önleme stratejisi işe yaramayacaktır.”