1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Göçmen derneklerinin zorlu görevi

22 Mayıs 2009

Almanya’daki Müslüman göçmenlerin örgütlendiği dernekler, devlet kurumlarıyla bazı çevrelerin eleştirileri karşısında dengeli bir faaliyet yürütmeye çalışıyor, asimilasyon iddialarını reddediyorlar.

https://p.dw.com/p/Hv7y
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Almanya'daki Müslüman gençler tarafından kurulan sivil toplum örgütlerinin sayısı artmaya başladı. Bu oluşumların çoğu Almanya anayasasının çizdiği çerçeve içerisinde faaliyetlerini sürdürüyor, ayrıca gençlerin büyük bir kısmı da bu derneklerde gönüllü olarak çalışıyor.

Ulusal güvenliğin gözü derneklerde

Müslüman gençlerin kurduğu derneklerin küçük bir kısmının ise siyasi eğilimli olduğu biliniyor. Bu nedenle ulusal güvenliği korumakla görevli birimlerin dikkati bu derneklere de yöneliyor.

Almanya’da Müslüman gençlerin sivil toplumda yer alması istenirken, bunun aşırı dinci eğilimlere destek vermeden nasıl mümkün olabileceği de tartışılıyor.

Birçok Müslüman grubun bir araya gelerek başlattığı “Zorla evlendirmeye karşı el ele” adlı kampanyaya Alman kamuoyu büyük ilgi göstermişti.

İsviçreli Müslüman düşünür Tarık Ramazan’ın da kampanyaya katılacağını açıklaması medyanın büyük ilgisini çekti. Ancak proje zamanla rafa kalktı. Organizatörlerden Tasnim el-Naggar bunun nedenini şöyle açıklıyor:

“Bir araya geldik ve şunu sorduk: Ne yapabiliriz? İslami açıdan baktığımızda İslam’ın bir sorun değil, bir çözüm olarak görülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz de bir konsept geliştirdik ve bu proje için maddi destek başvurusunda bulunduk, ancak bu talebimiz geri çevrildi, çünkü sosyal faaliyetlerde bulunan kuruluşlara danışmanlık yapan kurum bizi finansal olarak desteklemek istemedi.”

Zorla evlendirmeye karşı başlatılmak istenen kampanyaya, İnssan adlı dernekle Almanya Müslüman Gençler Derneği de katılmıştı. Bu dernekler, Mısır’daki aşırı İslamcı Müslüman Kardeşler’e yakın oldukları gerekçesiyle Almanya’da gözetim altında tutuluyor.

“Arada kalıyoruz”

Almanya Müslüman Gençler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hişam Abul Ola, konuyu şöyle değerlendiriyor:

“Müslüman bir örgüt olarak biz tabii ki ‘arada kalmak’ gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Bir yandan geleneksel çizgide olanlar ile aşırı İslamcılara kadar geniş bir yelpazede sorunu değerlendirmek, demokrasi yanlısı olduğumuz, asimile olduğumuz yönündeki eleştirileri dinlemek zorunda kalıyoruz. Diğer taraftan da devlet ve resmi makamlar ile Anayasayı Koruma Dairesi ile sorunlar yaşıyoruz, bizim ne yaptığımızla, çalışmalarımızın içeriğiyle hiç ilgilenmedikleri halde…”

Almanya'da Müslüman bir sivil toplum kuruluşunun, zorla evlendirme mağduru Müslüman gençlere daha fazla yardımcı olabileceği görüşü hâkim; ancak Almanya’da resmi makamların hangi Müslüman derneklerle işbirliği kurulabileceği konusunda bazı tereddütleri var. Örneğin bazı oluşumların, projeleri için mali destek almadığı görülüyor.

Dışlama doğru mu?

Peki Almanya Müslüman Gençler Birliği veya Milli Görüş gibi oluşumların dışlanması doğru bir yöntem mi? Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar tarafından ortak yürütülen diyalog projelerini destekleyen ekonomi merkezinden Songül Kayabaşı, kendi yöntemlerini şöyle açıklıyor:

“Müslüman bir organizasyon, bizden mali destek almak üzere başvuruda bulunduğunda, biz bu oluşumu inceliyoruz. Bu oluşumun Anayasayı Koruma Dairesi tarafından izlendiği sonucuna varırsak, şöyle bir yanıt veriyoruz: Sizi de dâhil ediyoruz, sizi dışlamıyoruz, bu projeye katılabilirsiniz ama hamil olarak değil. Amaç, bu organizasyonların da projelerde yer almasına olanak tanıyarak, faaliyetlerinin şeffaflaşmasını sağlamak.”

“Din her soruna çözüm değil”

Müslüman gençler tarafından kurulan “Ufuk” Derneği’nden Götz Nordbruch, İslam’ın her soruna çözüm olamayacağını söylüyor:

“Bence din ya da İslam dini, dini kimliği olan ve İslam dininin kendileri için büyük bir rol oynadığı gençler için bir nirengi noktası olabilir. Aynı zamanda İslam’ın örneğin uyuşturucu sorunu, alkol bağımlılığı ve suç sorunu için bir çözüm olacağını sanmıyorum. Gençlere Kuran’a el bastırtmak ve onları tabularla kuşatıp günahlardan bahsetmek çözüm olamaz. Bu pedagojik anlamda uzun vadeli ve sürdürülebilir bir yöntem olamaz. Bu bakımdan camilerin ve İslami derneklerin sivil topluma entegre edilmesi gerektiğini düşünüyorum ama geniş bir yelpazenin parçası ve sivil toplumun aktörleri olarak.”


Ute Hemplemann / Çeviri: Başak Özay

Editör: Ahmet Günaltay