1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Fransa'daki Müslümanlar'ın protestosu

Rainer Sollich / DW31 Ağustos 2004

Irak’ta kaçırılan ve rehin tutulan iki Fransız gazetecinin serbest bırakılmasını talep edenler, sadece meslektaşları ve Paris hükümeti değil. Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa gibi, Arap dünyasından da birçok kişi sorunun çözülmesi için çağrıda bulunuyor. Yapılan açıklamalarda, Fransa’nın Irak Savaşı’na başından beri karşı olduğu ve kaçırılan gazetecilerin tarafsız habercilik ilkelerine uydukları vurgulanıyor. Ancak gazetecileri rehin tutan ve kendilerini Irak İslam Ordusu olarak adlandıran grup, eylemlerine Irak’taki güncel gelişmeleri değil, Fransa’daki devlet okullarında yürürlüğe girecek olan türban yasağını gerekçe gösteriyor. DW’den Rainer Sollich’in yorumu:

https://p.dw.com/p/Aa1J

"Irak’ta rehin tuttukları iki Fransız gazeteciyi öldürmekle tehdit eden eylemciler, kendilerini "Müslüman” olarak nitelendirmesi, aslında dünyadaki Müslümanlar‘ın çoğu için bir hakaret. Kuran-ı Kerim‘de terör, adam kaçırma ve masum insanların infazına yer yoktur. Bu tür eylemlere din kisvesi giydirmek mümkün değildir. Bu eylemler sadece ve sadece tiksindiricidir.

İslam dininin prensip olarak daha radikal olduğu yönünde Batı dünyasında hakim olan önyargıların sorumlusu sadece bilgisizlik veya siyasi gelişmelerin medyada eksik aktarılması değil. Aynı zamanda aşırı militanların din kisvesi altında yaptıkları şiddet olaylarını açıkça veya yeterli derecede kınamayan Müslüman yetkililer, kurum ve örgütler de bu önyargının körüklenmesine neden olmaktadır.

Fransa’da yaşananlar, bunun aksinin de mümkün olduğunun bir kanıtı. Sadece okullarda tesettürü yasaklayan yasaya yandaş ya da çekinceli davranan dernekler değil, bu yasaya muhalif radikal Müslüman dernekleri de Irak'tan gelen türban şantajına karşı ortak bir söylemle tavır aldılar. Yasa çıkana dek en sert tavırla muhalefet yapan Fransa İslami Örgütler Birliği’nin başkanı, eylemcilerin Müslüman cemaate zararının dokunduğunu belirterek, “İslam dininin düşmanı” olarak nitelendirdi.

Bu argüman gayet haklı, özellikle de başörtüsü yasağına karşı çıkanlar açısından. Çünkü gazetecileri rehin alan militanlar, eylemleri ile Fransız hükümetinin gelecekte haklı eleştirilere de kulak tıkamasının yolunu açıyor. Ülkedeki İslami örgütler, din sınırı tanımaksızın insani bir dayanışma sergiliyor. Bazılarının, izledikleri bu tutumla kendi çıkarlarını da düşündükleri ve okullarda başörtüsü yasağının lağvedilmesini umdukları doğru olabilir.

Bu da gayet meşru bir çaba ve bu çaba da, Avrupa’daki muhafazakar İslami örgütlerin bile çıkarların çeşitli şekillerde korunabildiği demokratik sistemin bir parçası olma yolunda ilerlediğinin bir göstergesi. Fransa’daki Müslümanlar’ın, kendi çıkarları tehlikeye düştüğü gerekçesiyle, İslam Ordusu adı altında yapılan şiddet eylemlerini protesto etmeleri, yaşadıkları topluma uyumun önemli bir kanıtı sayılır. İnsanın elinden, bu uyumun, Irak’ta kaçırılan gazetecilerin hayatının kurtarılmasına da yardımcı olmasını ummaktan başka birşey gelmiyor."