1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Erdoğan’ın son şansı"

5 Haziran 2013

DW Türkçe Yayınlar Sorumlusu Baha Güngör, Başbakan Erdoğan'a yönelik protesto eylemleri ve Başbakan'ın tutumu ile ilgili yorumunda şu görüşleri savunuyor.

https://p.dw.com/p/18kKl
Fotoğraf: Reuters

Türkiye’den dünyaya yayılan haberler ve görüntüler, hem Avrupa, hem bölgesel güç dengeleri açısından önemli olan bu NATO ülkesinin geleceği ile ilgili büyük endişeye yol açıyor. Tüm ülke çapında bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve kendinden farklı düşünen muhaliflere sergilediği sert tutuma karşı düzenlenen gösteriler, onun onayıyla polisin göstericilere karşı aldığı acımasız tavır, binlerce gözaltı ve yaralı, şimdiye kadar iki can kaybı ve kaos ortamı, Türkiye’nin olumlu ekonomik gelişmesinin devamını ve kitle turizmini büyük ölçüde tehlikeye atıyor.

Erdoğan Fas, Tunus ve Cezayir'e resmî gezisine çıkmadan önce muhalefeti sert bir dille eleştirdi, bildiği yoldan dönmeyeceğini söyledi. Üstüne üstlük, Türk halkının yarısını evlerinde tutmakta çok zorlandığını söyleyerek tehdit etti. Erdoğan bu cümle ile AKP’nin yaklaşık yüzde 50’lik oy oranını ima etmiş oldu.

Cumhurbaşkanı Gül işte tam bu noktada durumu sakinleştirmek üzere çaba gösterdi. Gül, demokrasinin sadece seçim başarılarından ibaret olmadığını vurguladı. Cumhurbaşkanı ile temaslarının ardından bir açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta sonu İstanbul’da polisin çevrecilere aşırı sert müdahalesinin olayların büyümesine ve yayılmasına yol açtığını belirtti. Arınç aynı zamanda, niyetleri ilk başta İstanbul/Taksim’deki Gezi Parkı’nın kurtarılması olan, (oraya inşa edilmesi planlanan iddialı, ama aslında illâ da gerekli olmayan, hükümete prestij sağlayacak bir inşaat projesinin hayata geçirilmesine karşı çıkan) barışçıl göstericilerden de özür diledi. Muhalif güçler bunu bekliyorlardı; ne var ki kibirini yenemeyen Erdoğan buna henüz yanaşmadı.

"Miraç Kandilini vesile almalı"

Belki Erdoğan’ın Kuzey Afrika gezisinden sonra bu durum değişebilir. Çarşamba’yı Perşembe'ye bağlayan gece Miraç Kandilidir, kutsaldır, Hz. Muhammed’in Allah katına erdiği ve barış mesajları ile dünyaya döndüğü gecedir. Hz. Muhammed’in yaydığı Kuran-ı Kerim’deki sureler ve dinî bir görev olarak namaz, kendisine karşı isyan dışında her türlü günahı affetmeye hazır olan Allah’ın merhameti ile bağlantılıdır.

Erdoğan gerçi peygamber değildir ve Allah katına ermişliği de yoktur; sadece dünyevî bir dış ülke gezisini tamamlamıştır. Buna rağmen, Müslümanların derin inançlarını kendisine vesile almalı ve başka türlü düşünenlere, rahatsız olduğu medyaya ve Türk toplumunda kendisine eleştiri yöneltenlere karşı sert tutumunu değiştirmeye çalışmalıdır. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Vekili Arınç, ona bu değişimin yolunu açmışlardır. Bu, Erdoğan’ın yanlış bir sertlik politikasından dönmesi yolunda son şanstır. Muhalif güçlerin ise buna barışçıl bir biçimde tepki vermesi beklenir.

Elbette ki polis ile çatışmaları provoke eden kaotik gruplar varlıklarını sürdürecektir. Ama bu olası provokasyonlar, sanki Erdoğan’a karşı çıkan, onu eleştiren tüm barışçıl güçleri temsil ediyorlarmış gibi genelleştirilmemelidir. Öte yandan Türk polisi de hukuk devletinin gerekleri ile bağdaşmayan tavrından dolayı özür dilemeli ve teşkilata yeniden çeki düzen vermelidir. Ayrıca ülke çapında düzenlenen gösterilere katılanlara acımasızca tepki gösterilmesinde payı olan yetkililerden de hesap sorulmalıdır. Bu çerçevede Erdoğan, içişleri bakanını görevden almaktan da çekinmemelidir.

Eğer bunu yapmazsa, inançlı bir Müslüman olarak Erdoğan kendi inandırıcılığını da riske atmış olur. Cumhurbaşkanı ve başbakan yardımcısı gibi dünyevî görevlilerin olumlu mesajlarının ardından Erdoğan eğer değişime önayak olmazsa, Kuran-ı Kerim aracılığıyla Allah'ın rahmet ve merhametini insanlığa bildiren Hz. Muhammed'in barış mesajlarına da ters düşmüş olur. “

©Deutsche Welle Türkçe

Yorum: Baha Güngör

Editör: Beklan Kulaksızoğlu