1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

‘En büyük demokrasi’ 60 yıl önce doğdu

Priya Esselborn15 Ağustos 2007

Geleceğin süper gücü olarak bakılan Hindistan, İngiliz egemenliğinden kurtuluşunun 60. yıl dönümünü idrak ediyor. Ancak etnik çatışmalar, fakir ve zengin arasında uçurumun büyümesi Hindistan’ı sarsıyor.

https://p.dw.com/p/BUkE
Bağımsızlık Hindistan için bölünmeyi de beraberinde getirdi.
Bağımsızlık Hindistan için bölünmeyi de beraberinde getirdi.Fotoğraf: AP

Hindistan bağımsızlığının 60. yıl dönümünü kutluyor. 1 milyarı aşkın nüfusuyla dünyanın en büyük demokratik devleti olan Hindistan’ın İngiliz sömürgeciliğinden kendini kurtarması kolay olmadı. 1947 yılındaki bağımsızlık bölünmeyi de beraberinde getirdi. Müslümanlar Pakistan İslam Cumhuriyeti’ni kurdu. Savaşta en az 750 bin kişi öldü, 17 milyon insan topraklarından sürüldü.

Ezeli düşmanı Pakistan ile şimdiye kadar üç kez savaşan Hindistan günümüzde hızlı ekonomik büyümesiyle göz kamaştırıyor. Ama 60 yıllık bağımsızlığın gideremediği sorunları da var.

“Tam gece yarısı, bütün dünyanın uyuduğu saatte Hindistan hayata ve hürriyete gözlerini açacak. Tarihte ender yaşanan bir hadisedir bu. Eskiyi atacak, yeniyle tanışacağız. Bir çağ kapanacak. Uzun yıllar baskı altında tutulan milli ruhumuz hür iradesine kavuşacak.”

Mahatma Gandi’nin dava arkadaşı ve Hindistan’ın ilk Başbakanı Cavaharlal Nehru 14’ü 15 Ağustos 1947’e bağlayan gece ülkesinin bağımsızlığını böyle ilan etmişti. Kongre Partisi’nin lideri, demokratik, laik ve ekonomik bakımdan da sosyalist bir Hindistan arzuluyordu.

Sayısız dil ve etnik grup

Hindistan 1950’lerde Bloksuzlar Hareketi’nin önderiydi ama Sovyetler Birliği ile yakınlaşma arıyordu. Pakistan ve Çin ezeli düşmanlarıydı. İngiliz sömürgeciliğinden yeni kurtulmuş olan Hindistan’ın birliğini koruyabilmiş olması Nehru’nun en büyük siyasi başarısıydı.

Kongre Partisi’nin önde gelen temsilcilerinden Raşid Alvi, yüzlerce dilin konuşulduğu, sayısız dini ve etnik halk grubunu barındıran Hindistan’ı tek devlet çatısı altında birleştirmenin kolay olmadığını anlatıyor: “Bence bütün dünyanın takdir etmesi gereken son 60 yıldaki en büyük başarımız demokratik rejimi tesis etmiş olmamızdır. 60 yılda demokrasimiz dünyanın bütün rejimleriyle boy ölçüşebilecek güce erişmiştir.”

Ama Hindistan demokrasisi son 60 yılda ciddi sarsıntılar da geçirdi. Nehru’nun kızı Başbakan İndira Gandi 1984, oğlu Rajiv Gandi de 1991 yılında suikaste kurban gitti. Radikal Hinduların Bombay’daki Ayodya Camii’ni tahrip etmesi üzerine patlak veren 1993 yılındaki olaylarda en az bin kişi öldü. İki kez katliamlara sahne olan Gujarat’taki olaylar da çoğu Hintli tarafından demokrasinin kara lekesi olarak kabul ediliyor.

Lüks ile sefalet el ele

Ülkede zenginle fakir arasındaki uçurum giderek büyüyor.
Ülkede zenginle fakir arasındaki uçurum giderek büyüyor.Fotoğraf: AP

Bütün bu olaylara rağmen dini ve etnik grupların uyum içinde birlikte yaşadıkları Hindistan’ın en büyük problemi zenginle fakir arasındaki uçurumun büyümesi. 1990’ların başlarında hız kazanan ekonomik gelişmenin Yeni Delhi ve Bombay gibi merkezleri Batılı megapollere benzettiği Hindistan’da lüksle sefalet kol kola geziyor.

Ama Hindistan Başbakan Yardımcısı Hamid Ansari siyasi, ekonomik ve sosyal ilerlemenin geleceğinden ümitli. Ansari’ye göre “Bana Hindistan’ın ne durumda olduğunu sorsalar, ‘bardağın yarısı dolu’ derim. Yarısı boş değil, yarısı dolu. Her alanda büyük ilerlemeler kaydedildi. Ama yapmamız gereken daha çok şey var. Halk da hükümet de, ülkenin bütün siyasi sistemi de bunun bilincinde”.

Küreselleşmenin etkileri

Hızlı gelişmenin doğurduğu bir diğer problem de Hindistan’ın kültür mirasını unutmadan nasıl batılılaşıp küreselleşmeye ayak uydurulacağı.

Maheş Bat, Hindistan’ın en ünlü sinema prodüktörlerinden. Bollywood usülü filmlerin yurt dışında büyük beğeni bulmasına şaşmıyor. Hint müziğiyle karışık melodramatik yarı müzikal yapımların, Batı’daki ilginin arttığı oranda şekil ve içerik olarak değişmeye başlamasını geçmişten kopuşa örnek gösteriyor.

Bat, “Ruhumuz Hindistan’ın gerçeklerinden ayrıldı. Zamanla özbenliğimizi kaybediyoruz. Hint sinemacılığı köklerini unutmuşa benziyor. Bir yerde özümüze olan saygımızı, haysiyetimizi satmış oluyoruz” diyor.