1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

051010 Zustand Weltwirtschaft

6 Ekim 2010

Dünya ekonomisinin iyileşme yolunda olduğunu belirten iktisatçılar, yine de başta ABD ekonomisi olmak üzere bazı tehlikelere de dikkat çekiyor.

https://p.dw.com/p/PVzo
Fotoğraf: AP Graphics

Dünya ekonomisi, finans ve ekonomik kriz nedeniyle büyük yara aldı. İngiltere ve ABD başta olmak üzere dünyanın en önemli ekonomileri resesyona girdi. Hükümetler, zor durumdaki bankaları kurtarabilmek için milyarlarca euro değerinde kurtarma paketleri hazırlamak zorunda kaldı. Peki şimdilerde ülkeler resmen resesyondan çıkmış gibi görünüyor olsalar bile acaba pratikte durum nasıl? Dünya ekonomisi hangi risklerle karşı karşıya? Ve ikinci kez resesyon tehlikesi ne kadar büyük?

Hamburg Dünya Ekonomisi Enstitüsü Direktörü Thomas Straubhaar, dünya ekonomisinin durumuna ilişkin teşhisini bir soruyla tamamlıyor: "Hasta dünya ekonomisi iyileşme yolunda; yani hasta, yatağını terk etti. Yalnız şu var; acaba devlet desteği olmaksızın yürüyebilecek kadar iyileşti mi?“

Weltwirtschaftlichen Preis 2009
Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü Başkanı Dennis SnowerFotoğraf: picture-alliance/ dpa

ABD ekonomisinin son durumu

Bu sorunun yanıtı konusunda farklı görüşler var. Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü Başkanı Dennis Snower, dünyanın en büyük ekonomisinden yola çıkarak, "ABD'nin çift dipli resesyona girmesi mümkün" diyor.

Aslında uzmanlara göre ABD ekonomisi tekrar teklemeye başlamış durumda. Gayri safi yurt içi hâsıla nisandan haziran ayına kadar sadece yüzde 1,6 oranında artış kaydetti. İşsizlik oranı ise yüzde 9,6 civarında.

Straubhaar'a göre ABD ekonomisinin önceki resesyonlarda olduğu kadar hızlı bir iyileşme gösterememesinin sorumlusu Obama yönetimi. Hamburg Dünya Ekonomisi Enstitüsü Direktörü, Obama yönetiminin Amerikan anlayışıyla uyuşmayan bir politika izlediğini belirtiyor.

Straubhaar, "Bu anlayış, devletin gittikçe daha fazla sosyal demokratlaştığı, Avrupa türü sosyal refah devletini yakalamaya çalıştığı bir sistem değil. Barack Obama, devletin öncülüğünde gerçekleşmesine çalışılan bir ekonomik büyüme ile halkın güvenini kazanamayacağını anlamalı" diyor.

USA China Wirtschaft Symbolbild Blackstone
Fotoğraf: AP Graphics/DW

Çin ile kur tartışması

ABD yönetimi ise daha ziyade suçu başkalarında arıyor ve suçluları da çok hızlı bir şekilde buluyor. ABD’ye göre Çin, para biriminin değerini düşük tutarak avantaj sağlıyor ve karşılıklı ticarette büyük dengesizliğe yol açıyor. Nitekim iki ülke arasındaki ticaret açığında da artış yaşanıyor. ABD’nin Çin ile karşılıklı ticarette yılın ilk yarısındaki açığı 119 milyar dolar arttı. Bu tarz dengesizlikler, krizin ana nedenlerinden biri olarak görülüyor.

Amerikan iktisatçı Snower, iki tarafın da harekete geçmesi gerektiğini düşünüyor ve ekliyor: "Eğer Çin zamanla bir sosyal refah devleti oluşturursa, halk da o zaman daha az tasarruf etmek zorunda kalacaktır. Bu, ekonomiye büyük katkı demektir. ABD’de bütçenin büyük risklere karşı güvenceye alındığı ve finans kurumlarının, yol açtıkları risklerin bedelini ödedikleri yeni bir finans ürünü yaratabilirsek, o zaman Amerikalılar da uzun vadede kalıcılığı olmayan bir tarzda tüketim yapmazlar.“

Aşırı borçlanma ve enflasyon

Aşırı derecede borçlu olanlar sadece Amerikalı tüketiciler değil; aslında tüm dünya ülkeleri ucuz kredilerle yaşam koşullarını sürdürmenin çekiciliğine karşı koyamadılar. Bu yıl Euro Bölgesi'ndeki ülkelerin borç yığını tüm gayri safi yurt içi hâsılalarının yüzde 85'ini buluyor. Maastricht kriterlerine göre izin verilen oran ise sadece yüzde 60.

Yüksek borç oranı, ülkelerin daha yüksek enflasyona göz yummalarına yol açabilir. Bu durum, otomatik olarak borç değerini düşürüyor. Enflasyon başka bir tehlikeye daha, deflâsyona da sebep olabilir.

Dünya ekonomisini tehdit eden bir diğer tehlike ise hammadde. İktisatçı Straubhaar, sırf artan dünya nüfusunun bile hammadde fiyatlarını artırmaya yeteceğini söylüyor. Hammaddenin coğrafi olarak bir bölgede toplanmış olması ve bunların bulunduğu ülkelerdeki siyasi güvensizlik, ayrıca özellikle Çin'in sebep olduğu ihracat kısıtlamaları da hammadde fiyatlarının artmasına yolaçacak diğer etmenler arasında bulunuyor. Çin'in bu tutumunu akıllı bir strateji olarak değerlendiren iktisatçılar, geleceğin hammaddesini elinde tutanın, ekonomik gücü de sahip olacağına inanıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Danhong Zhang / Çeviri: Başak Sezen

Editör: Çelik Akpınar