1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Bush'un BM'ye saygısı yok

Daniel Scheschkewitz2 Ağustos 2005

ABD Başkanı George Bush, tüm itirazlara rağmen John Bolton’ı BM büyükelçisi olarak atadı. Muhalefet, Senato’nun devre dışı bırakılmasını protesto ederek kararın gözden geçirilmesini talep etti. Konuyla ilgili DW'den Daniel Scheschkewitz'in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZuh

ABD Başkanı Georg W. Bush, Dışişleri Bakanlığı’nın silahlanma denetiminden sorumlu eski müsteşarı John Bolton’u Senato’nun onayını almadan Washington’un BM nezdindeki daimi temsilciliğe atadı. Bolton’a muhalif Demokratlar, Bush’un adayının böyle bir görev için kesinlikle yanlış bir seçim olduğunda ısrar ediyorlardı. Bolton, geçmişte Birleşmiş Milletleri çok sert ve küçümseyen bir dille defalarca eleştirmiş ve aynı zamanda Bush’un dış politikasını desteklemeyenlere karşı acımasız davranmıştı.

Aslında yeni bir göreve gelen her politikacı, diplomat veya üst düzey bürokrata 100 günlük bir tolerans süresi tanınınır. Ancak John Bolton bu şansa sahip değil. Bunun nedeni ise onun ABD’nin BM nezdindeki yeni büyükelçisi olarak atanmasının ardında yatan gerçekler. Bush, Kongre’nin yaz tatilinde olmasını fırsat bilerek kanunların kendisine verdiği yetkilerden yararlandı ve atamayı bireysel bir atılımla gerçekleştirdi. Bolton’a muhalif Demokratlar, Bush’un adayının böyle bir görev için kesinlikle yanlış bir seçim olduğunda ısrar ediyorlardı. Bolton ülkesinin Senato tarafından onaylanmayan ilk BM Büyükelçisi.

Demokratların Bolton’un atanmasına karşı sert direnişi, ayrıca kendi partisi Cumhuriyetçi senatörlerden de bu tartışmalı karara tepki gelmesi, Bush’u zor durumda bıraktı. Ve sonunda en tartışmalı yetkisine başvurarak Bolton’ı büyükelçiliğe atadı. Fazla vakti yoktu, çünkü gelecek ay toplanacak olan BM Genel Kurulu, BM’in 60 yıllık tarihinin en kapsamlı reformunu gerçekleştirmek istiyor.

Altı aylık bir gecikmeyle göreve gelen Bolton, hakkında söylenenlerin yanlış olduğunu, uzlaşma yeteneğinden yoksun, acımasız ve diplomatik incelikten yoksun bir kişiliğe sahip olmadığını kanıtlamak zorunda. Çünkü BM’in her üyesi gibi ABD de reform sürecinde başka ülkelerin desteğine muhtaç. Ancak işte bu noktada birçok ülke, BM’i sadece ABD’nin amaçlarına ulaşmak için kullanmak istediği bir örgüt olarak gören bir diplomata karşı.

Örneğin ABD kendi değerlendirmeleri sonucunda özgürlük ve insan haklarına karşı bir tehlike gördüğünde planladığı askeri girişimler için BM’in onayını istediğinde gereken desteği bulamayabilir. Kaldı ki, ABD, özellikle BM Barış Gücü’ne en fazla asker kontenjanını sağlayan Almanya’nın, Hindistan’ın veya bazı Afrika ülkelerinin BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliğine karşı çıkıyor.

Bush’un Bolton’ı atama tarzı iç politikada da başına dert olabilir. Demokratlar şimdi Başkan’ın diğer önerilerini bloke etmek için bir fırsat buldular. Örneğin bir sonraki aday, Bush’un Yüksek Mahkeme için öngördüğü John Robertson. Bir başka sorun da Bolton’ın senatonun onayı olmaksızın sadece 2007 yılı başına kadar görevde kalabilecek olması. Şimdi senato Bush’un Yüksek Mahkeme için yargıç önerisini engellerse, bu Bush için hiç de kazançlı bir seçim olmayacak. Ama Bush geri adım atmasını bilmeyen bir politikacı ve BM’e de saygısı yok.

Bu yüzden de ısrarlı olmayı bir şov haline getirdi. Sonuçta Bush, BM’e, “ben de adayım kadar dediğimi yaparım, ya benim kararımı kabul edersin, ya da canınız cehenneme” diyor.