Bush gücünü kanıtlamaya çalıştı
14 Nisan 2004"Bush’un, televizyonda da yayınlanan basın toplantısı, bu tarzda yapılan üçüncü basın toplantısıydı. İzleyici oranının en yüksek olduğu "prime time" saatinde verilen toplantının asıl amacı, halka "Amerika her zamanki gibi dimdik ayakta” mesajı vermekti, ancak George Bush toplantıda daha çok, yorgun ve bitkin bir tablo çizdi.
Aslında Bush’un işi hiç de kolay değil. Geçtiğimiz yıl, sözde kitle imha silahları olduğu bahanesiyle Irak’a saldırıldı, ama sözü edilen silahlar henüz ortada yok! Uluslararası terörle mücadele denildi, ama tüm dünyada terör yeni canlar almaya devam ediyor! Üstelik İslami terörün yuvası olan Pakistan ve Afganistan’da da terörle mücadele başarı sağlanamadı.
Sonra bir de 11 Eylül'ü soruşturma komisyonu çıktı ortaya! Komisyon, tüm kamuoyu önünde yüksek rütbeli politikacıları sorguya çekiyor, ”11 Eylül saldırısı engellenebilir miydi, Bush El Kaide’nin saldırı yapacağına yönelik istihbarat almış mıydı” gibi sorular yöneltiyor. Seçim kampanyaları ve ön seçimlerde Kerry’nin başarısı da cabası. Ekonomideki durgunluk ve borçlanmayı da unutmamak lazım tabii!
Bush, tüm bu sorunlardan yıpranan imajını düzeltmek için çıktı basının ve halkının karşısına. Amerikalılar'ın, başlarındaki kişiyi güçlü görmek istediğini o da biliyor, ama toplantı pek de bir kazanım getirmedi. Çünkü Bush’un başı bayağı bir belada.
En büyük sorun Irak. Her ne kadar Bush ve yardımcıları, Irak’ta durumun kontrol altında olduğunu, gerekirse takviye güç göndereceklerini söylüyorlarsa da, aslında bu kaybedilen bir savaşın gayri resmi kabulü anlamına geliyor. Irak, Amerika için kontrolden çıkalı çok oluyor. Oradaki misyonunu kurtaracak tek adım- BM ve uluslararası gücün müdahalesi olabilir.
Bush’un ülkesindeki imajını zedeleyen darbelerden biri de, yıllarca Saddam yönetimi altında baskı gören ve ondan kurtulmak için Amerika’yla dayanışma sinyalleri veren Şiiler'den geldi. Irak’ta Mukteda Sadr, halkı "başkaldırın" narayarıyla ayaklanmaya çağırınca, Amerika’nın, Irak’ta sırtını dayayacağı taraf kalmadı.
Şu sıralar tüm dünyada, ”Irak ikinci Vietnam olacak mı” tartışmaları yürütülüyor. Fırat’la Dicle sularının birbirine karıştığı bölgede, Amerikalılar'a karşı toplu bir başkaldırı olasılığı ya da iç savaş ihtimali henüz yok, ancak durum böyle devam ederse ileride olabilir.
Yeni sorunlarla, klasik savaş teknikleriyle başedilemeyeceğini Amerika’nın da kabul etmesi gerekiyor. Ve Amerika, Irak’ta savaş değil, sadece bir meydan muharebesi kazandığını anlamalı artık. Yanlış politikanın bedeli ağır. Amerikan askerleri, son model savaş araç gereçleriyle donanmış olsalar da, her gün direnişçi Iraklılar'ın hedef tahtası haline geliyorlar. Amerika’nın artık bunu görmesi ve somut koşullara yönelik çözümler geliştirme vakti geldi de geçiyor bile."