1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Bunun adı itiraf'

10 Şubat 2015

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, toplumun yüzde 50’sinin iktidar partisi AKP’ye nefretle baktığına ilişkin açıklaması Ankara siyasetinde yankı buldu. Uzmanlar Arınç'ın açıklamalarını DW Türkçe'ye değerlendirdi.

https://p.dw.com/p/1EYsE
Bülent Arınç
Fotoğraf: AFP/Getty Images

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, katıldığı bir televizyon programında toplumun yüzde 50’sinin kendilerine nefretle baktığını belirterek “Türkiye; yönetilebilir ülke olmaktan çıkabilir. Biz yumuşatmalıyız” çıkışıyla AKP’nin geleceği konusundaki endişelerini de hiç çekinmeden dile getirdi. Daha önce de bu tür çıkışlarda bulunan ancak hiçbir şekilde bu çıkışların sonunu getirmeyen Arınç, 7 Haziran’daki parlamento seçimlerinde aday olmayacak. İşte onun, bu yüzden de AKP’nin ‘çıkara dayalı bir siyasetle’ sonunun geleceğine dönük tespitler yapmasının ‘doğal ve etkisiz’ olduğunu düşünen de ya da 'artık itiraf zamanı' diyen de var.

“Sağduyunun sesi ama…”

Ankara Üniversitesi’nden siyaset bilimci Baskın Oran, bir dönem AKP politikalarını destekleyip sonradan bu politikaların ‘toplumun demokratikleşmesine karşı’ olduğunu düşünenlerden bir isim. Oran, Deutsche Welle Türkçe’ye Arınç için “Sağduyunun sesi. Onun bu çıkışları dinlenir umarız” diyor ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın toplumu yönetme psikolojisinin ‘bozuk’ olduğuna dikkat çekip, Arınç’ın bu sözlerinin gündem içinde eriyip gideceği tespitini yapıyor.

Arınç’nın bugüne kadar yaptığı en doğru çıkışı gerçekleştirdiğini söyleyen Oran, “Bunu daha önce yapamazdı, çünkü korkuları vardı, beklentileri vardı. Siyaseten hiçbir beklentisi olmadığından doğruları bu kadar net söylemeye başladı” diyor. Toplumdaki kutuplaşmanın ‘korkunç boyutta’ olduğuna dikkat çeken Oran, bu duruma da Erdoğan’ın “beni desteklemeyen düşmandır” mantığıyla yürüttüğü siyasetin etkili olduğunu öne sürüyor.

Oran, Arınç’ın da bu noktaya dikkat çekerek sıradan bir vatandaş gibi kaygılarını dile getirdiğini anlatırken, “Türkiye’nin bugün toplumu kucaklayamayan, yönetemeyen bir cumhurbaşkanı var. Ve ülke ne yazık ki bu ortamda seçime gidiyor. Ama Erdoğan’a siyasetin şu kuralını hatırlatmakta fayda var: Politize toplumu idare etmek zordur. Her 15 dakikada bir ülkede gündem değişiyorsa, toplum patlama noktasındadır ve Erdoğan kaybetmeye mahkumdur” diyor.

“Doğruyu söylese de ciddiye alınmıyor…”

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi Başkanı Sinan Ülgen, Türkiye’de toplumun Gezi olaylarından sonra ciddi şekilde 'Erdoğan siyasetine' odaklandığına dikkat çekerek söze başlıyor. Ülgen, Deutsche Welle Türkçe’ye bu durumun Arınç’ın çıkışlarıyla bağlantısını açıklarken, “Erdoğan’ın siyasi stratejisi, kendisine karşı yapıldığını düşündüğü saldırılara kimlik siyaseti üzerinden yanıt vermek olarak gelişti ve bu da Erdoğan için destekçilerinin artmasına, destek olmayanların da düşmana dönüşmesine yol açtı. Bu durumun ülkeye maliyeti de; bugün ülkede yaşanan derin kutuplaşmadır” diyor. Ülgen, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da ülkedeki derin kutuplaşmayı analiz etmeye çalıştığını söylüyor.

Türkiye’de siyaset yapmanın zorlaştığını, tartışmaların sadece politik kimlikler üzerinden yürütüldüğünü, diyalog ve uzlaşmanın imkansız hale geldiğini anlatan Ülgen, “Arınç da bu tespitleri yapıyor ancak şimdi onu kimse ciddiye almıyor. Çünkü herkes onun 3 ay sonra siyaseti bırakacağını biliyor. Daha önce de bu tür çıkışlarda bulunsa da Arınç, hiçbir zaman bu çıkışlarını ileri noktaya taşımadı, hükümet içinde ağırlığını koyamadı. Arınç’ın bugünkü sözlerinin toplumun gözünde kıymeti yok.”

Türkiye’deki derin kutuplaşmanın ülkeyi nereye götüreceğinin seçimler sonrasında netleşeceği tespitini yapan Sinan Ülgen, “Ülke istikrara mı, istikrarsızlığa mı yönelecek, bunu hep birlikte göreceğiz ve o zamanki tartışmalarımız AKP siyaseti kadar HDP siyaseti üzerine de odaklanacak. İşte o zaman, kutuplaşmaya Arınç kadar dikkat çekecek çok isim olacak” diyor.

“Bunun adı itiraf”

Arınç’ın çıkışlarının bir de hukuki boyutu var. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden İbrahim Kaboğlu, Deutsche Welle Türkçe’ye konuşurken bu boyuta dikkat çekiyor ve “Arınç’nı söylemi hükümetin ülkeyi nasıl kutuplaştırdığının ve bu tutumun daha da katılaşacağının itirafıdır” diyor. Bir yandan Arınç gibi bir başbakan yardımcısının böylesi çıkışlar yaparken, bir yandan da Türkiye’de toplumun tüm kesimlerinin karşı çıktığı iç güvenlik paketinin meclise getirilmeye çalışıldığına dikkat çeken Kaboğlu, “Ortada; -biz hem itiraf ediyoruz ama hem de tavrımızı değiştirmeyeceğiz- diyen bir hükümet var. Kendi içinde bu kadar çelişki varmış gibi gösteren bir hükümetten samimiyet beklemek şu saatten sonra imkansızdır” diyor.

Arınç’ın “Türkiye, yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir” sözünü “çıkmıştır” diye okumak gerektiğini söyleyen Kaboğlu, bu durumda Arınç’ın da payının olduğunu ve ‘klasik Arınç’ çıkışlarıyla olayın bizzat Arınç tarafından örtbas edilmek istendiğini de Türk halkının açık bir şekilde gördüğü tespitini yapıyor. “Açıklamaları yine analiz etmek durumundayız çünkü toplumun kutuplaştığı ilk kez hükümet tarafından itiraf edilmiştir. Bunu da Arınç yapmıştır” diyen Kaboğlu, “Türkiye'de anti-demokratik bir ortamda parlamento seçimlerine gidildiğini hükümet de biliyor ve toplumu yumuşatmak için hiçbir şey yapılmıyor. Akınç’ın sözleri de uçup gidecek, parti politikasında hiçbir değişiklik olmayacaktır” yorumunu yapıyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara