1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

BM’ye demokrasi çağrısı

23 Nisan 2009

Almanya'da insan hakları ödülüne layık görülen İranlı hukukçu Ebadi, demokrasi için Birleşmiş Milletler’i harekete geçmeye çağırdı. Ebadi, insanlığı ilgilendiren önemli karar süreçlerine BM’nin dahil edilmesini önerdi.

https://p.dw.com/p/HcCc
İranlı insan hakları savunucusu avukat Şirin Ebadi
İranlı insan hakları savunucusu avukat Şirin EbadiFotoğraf: AP

İranlı insan hakları savunucusu avukat Şirin Ebadi ile “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü” bu yılki “Roland Berger İnsan Onuru” ödülüne layık bulundular. Bir milyon dolar tutarındaki ödülün 900 bin dolarlık bölümü, basın ve düşünce özgürlüğünün insanlığın en yüksek değerlerinden biri olduğuna dikkat çekmek üzere “Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü”ne verildiği açıklandı. Ödülün 100 bin dolarlık geri kalan bölümü ise İranlı ünlü avukat ve yüksekokul öğretim görevlisi Şirin Ebadi’ye, -tüm baskılara rağmen- insan haklarının korunması için sesini yükseltmeye devam ettiği için verildiği bildirildi. Ödül Berlin’de düzenlenen bir törenle Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler tarafından Şiri Ebadi’ye takdim edildi. Deutsche Welle’nin Farsça Servisi’nden Şehram İslami, Şirin Ebadi ile kendisine verilen bu ödülün anlamı ve insan hakları mücadelesine ilişkin konuştu.


“Umudumuz insanlarda”

Alman Robert Berger Vakfı, devlete bağlı olmayan bir kamu vakfı. İranlı avukat ve insan hakları savunucusu Şirin Ebadi, kendisine böyle bir ödülün Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler tarafından verilmesinin ne anlama geldiğini şu sözlerle değerlendiriyor:

“Biz öncelikle devlete bağlı olmayan kuruluşlardan destek ve yardım bekliyoruz. Umudumuz insanlardır, devletler değil. Bu tür kuruluşlarla işbirliği o bakımdan bizim için daha önem taşıyor. Bu vakfın beni seçmiş olması ve ödüllendirmesi nedeniyle de çok mutluyum. Tabii ki ödülün Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler tarafından takdim edilmesine de müteşekkirim.”

BM’ye düşen görev

Cenevre’deki ırkçılıkla mücadele konferansı devam ediyor. Bu konferansa demokrat olmayan bazı ülkelerin de katılması birçok kişi tarafından endişe ile karşılanıyor. Almanya’nın da aralarında bulunduğu bazı Avrupalı ülkeler de aynı gerekçelerle konferansı boykot ediyorlar. Bu tür konferanslar ile hangi hedeflere ulaşılabilir? İranlı insan hakları savunucusu Ebadi bu konuda şu görüşleri savunuyor:

“Bu tür konferanslar sözde kalmayıp, harekete geçmek için vesile olmalı. Konferansa devletlerin yanı sıra uluslararası örgütlerin de katılması, görüşmelerde söz sahibi olması ve sonuç kararlarına da etkide bulunması gerekir. BM kurulduğunda, hepsi olmasa da birçok ülkenin demokratik seçimlerle iktidara geldiği düşünülüyordu. Ama bu varsayış gerçeği yansıtmıyor. Gerçekten de çok sayıda devlet kendi halkını temsil etmiyor. Bu yüzden de uluslararası toplumun vicdanını hoşnut etmeyen kararlar alınabiliyor. Onun için bu tür yanlışlıkları ve sorunları ortadan kaldırabilmek için BM’de, daha doğrusu Güvenlik Konseyi’nin yapısında değişiklik yapılması gerektiğini düşünüyorum, böylelikle BM’nin yapısı daha demokratikleşebilir. Ayrıca tüm insanlığı ilgilendiren önemli karar süreçlerine ülkelerin yanı sıra dünya kamuoyu tarafından kabul gören simalar da katılmalıdır… .”


Ahmedinejad’ın tavrı

İranlı insan hakları savunucusu Şirin Ebadi, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın Cenevre’deki konferansta İsrail karşıtı söylemlerini bir kez daha dile getirdiği ve bazı katılımcıların konferans salonunu terk etmesine yol açan sözlerini de benimsemediğini açıklıyor:


“Ahmedinejad’ın konuşmasını hiçbir biçimde onaylamıyorum. Ben zaten kendime,’neden başka bir ülkenin yok edilmesini arzu edebiliriz ki' diye soruyorum. Ahmedinejad İsrail’in yok edilmesini istemek yerine tüm dünyada barış temennisinde bulunabilirdi. Biz bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulmasını arzu etmeliyiz.”

İranlı avukat Şirin Ebadi, Cenevre’deki konferansı Almanya ve ABD gibi ülkelerin boykot etmesini ise şu sözlerle değerlendiriyor:

“Aslında boykotu iyi bir karar olarak görmüyorum. Konferansa katılıp, düşüncelerimizi orada dile getirmemiz gerekir. Boykot, gözümüzü gerçeklere yummamız anlamına gelir. Böyle yaparak yanlışlığa karşı tavır almamız mümkün olmaz. Gücenmek, küsmek, toplantıya katılmamak yerine, bu platform doğru düşüncelerin savunulmasında kullanılmalıdır.”

Şehram İslami / Çelik Akpınar

Editör: Ahmet Günaltay