1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

BM’de gündem insan hakları

13 Mart 2006

Birleşmiş Milletler’e bağlı İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin yıllık toplantısı başladı. ABD’nin başını çektiği bir grup ülke, uluslararası kuruluşun daha etkin faaliyet yürütebilmesini talep ediyor.

https://p.dw.com/p/Aa9v
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Louise Arbour
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Louise ArbourFotoğraf: dpa

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin bu yılki toplantı dizisinin açılış oturumu sadece dört dakika sürdü. Perulu Dönem Başkanı Manuel Cuadros, gerekçe olarak olağanüstü durumun söz konusu olduğunu söyledi. Ardından Ermenistan Büyükelçisi Zohrab Mnatsakanian söz aldı:

“Geçiş dönemi koşulları ve bu komiserliğin reformu ışığında , son haftalardaki görüşmelerimize bağlı olarak ve mantıklı, sorunsuz ve efektif bir çalışma, için Komiserliğin 62. oturumunun, tüzüğün 48. maddesi uyarınca ertelenmesini talep ediyorum”.

Neticede toplantı bir hafta ertelendi. Aslında bu beklenen bir adımdı. BM Genel Kurulu yeni İnsan Hakları Konseyi’nin kurulmasına ilişkin taslak üzerinde anlaşamayınca toplantının ertelenmesinden başka çare kalmamıştı. Genel Kurulun anlaşamamasının en büyük nedeni ise ABD’nin taslağı reddetmesi.

Uluslararası kurumun sorunları

Aslında Washington, komiserliğin sorunlarının farkında reforme edilmesinden yana. Peki bu sorunlar neler? BM Genel Sekreteri Kofi Annan:

“Komiserliğin güçlü yönleri var. Ama yeni doğan ihtiyaçlar nedeniyle görevini tam olarak yerine getiremiyor. Politize olması da içini boşaltıyor. Komisyon’un gitgide inandırıcılığını kaybetmesi, tüm BM sistemine gölge düşürüyor.”

New York’lu Devletler Hukuku Uzmanı Simon Chesterman ise 1947’de kurulan komiserliğin sorunlarını şöyle sıralıyor:

“Birincisi değişim yaratma konusunda kesinlikle efektif olmadığını gösterdi. Hatta bu nedenle tarihin en büyük çöp tenekesi diye adlandırılıyor. İkincisi, üyeliğin ve üyelerin seçiminin aşırı derecede politize olması. Seçim, insan haklarını hayata geçirmeye değil, belirli ülkelere karşı baskı uygulamak için araç olarak kullanılıyor. Ya da üyeler kendilerini, yine insan hakları ihlallerine yönelik eleştirilerden üyelik yoluyla korumaya çalışıyor.”

ABD’nin girişimi

Siyasi gözlemcilere göre Küba, Zimbabve ve Çin bu gruba dahil. Bu ülkeler düzenli olarak Komisyon’a, kendilerinin bulunduğu ülke gruplarından temsilcileri seçtirmeye çalışıyor.

Buna dur demek için ABD’nin başını çektiği bir grup ülke, daha küçük, daha etkili ve üyelik koşulları daha sert bir organ oluşturma yönünde girişim başlatmıştı. Aynı Amerika şimdi gelinen noktadan memnun değil. Washington’un resmi açıklaması, taslağın yetersiz olduğu yönünde.

Geçtiğimiz yıl üzerinde uzlaşılan ile şimdiki taslak arasında gerçekten de bir hayli fark var. Örneğin devlet ve hükümet başkanları yeni konseyin sürekli toplanmasını onaylamışken, taslakta yılda 3 toplantı öngörülüyor. Bu süre yılda bir kez 6 haftalığına toplanan insan hakları yüksek komiserliğinin buluşma süresinden fazla değil.

Konsey üyelerini 30’a indirme planı

Bir diğer sorun, konsey üyelerini 30’a indirme planının suya düşmüş olması. Taslağa göre, üyeler uzlaşmanın aksine, Genel Kurulca üçte iki çoğunlukla doğrudan değil, oy çoğunluğu ilkesine göre seçilecek. Toplam üye sayısı ise 47 olacak.

Aslında adayların dünyanın hangi bölgesinden geldiği değil, insan haklarını gözetip gözetmediği kriter olacaktı, ama İsveç’in planı bu konuda değişiklik içermiyor. Buna göre Afrika ve Asya ülkeleri için 13’er sandalye öngörülüyor. Latin Amerika’ya 8, Doğu Avrupa’ya ise altı sandalye düşüyor. Batı Avrupa ve diğer tüm Batılı ülkelere ayrılan sandalye ise sadece 7. Washington, özellikle de Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin, ABD; İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’in kurulacak İnsan Hakları Konseyi’nde daimi üye olarak öngörülmemesini eleştiriyor.

Cenevre’deki diplomatlar bu anlaşmazlık noktalarını aşabilmek için hafta boyunca çaba gösterecek. Gelecek haftaya kadar anlaşma sağlanırsa yıllık toplantıda, reform konusunda kısa sürede yol katedileceği belirtiliyor. Aksi takdirde BM’i oldukça sancılı bir dönem bekliyor.