1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

BM Kıbrıs sürecini beklemeye aldı

Sema Emiroğlu / New York23 Haziran 2005

BM, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarının Kıbrıs sorununun esasına ilişkin tutumları arasında büyük bir boşluk bulunduğunu ve yeni bir görüşme sürecini vaktinden önce başlatmayı doğru bulmadığını açıkladı...

https://p.dw.com/p/AalV
BM Güvenlik Konseyi, dün Kıbrıs sorununu görüştü
BM Güvenlik Konseyi, dün Kıbrıs sorununu görüştüFotoğraf: AP

Kıbrıs sorununa çözüm bulmaya yönelik müzakerelerin yeniden başlaması için örgüt sekreteryasının yürüttüğü çabalar, dün yeniden Güvenlik Konseyi’nin gündemine taşındı. Konsey, dün akşamki oturumunda, önce Genel Sekreter Kofi Annan’ın, Kıbrıs’da geçen Eylül ayından Mayıs’a kadar geçen süre içindeki BM operasyonlarını kapsayan raporunu görüştü.

Bu rapor, Lefkoşa, Atina ve Ankara’da görüşmelerde bulunduktan sonra 7 Haziran’da New York’a dönen Genel Sekreter’in siyasi işlerden sorumlu yardımcısı Kieran Prendergast tarafından sözlü olarak sunuldu.

Tutumlar arasında uçurumlar var

Tarafların tümünün, Annan’ın Kıbrıs’a ilişkin iyi niyet misyonunu yeniden başlatması ve Annan planının, görüşmelerde kullanılacak belge olması konusunda hem fikir olduğunu kaydeden Prendergast, ancak Türk ve Rum taraflarının, sorunun özüne ilişkin tutumları arasında büyük bir uçurum olduğunu ve karşılıklı güven eksikliği duyulduğunu bildirdi ve bu iki faktörün, yeni bir müzakere zemini oluşturmayı aşırı derecede güçleştirdiğini kaydetti.

Prendergast, bu durumda Annan’ın müzakere sürecini, ancak tarafların uzlaşmaya varmak için gerekli siyasi iradeyi göstermeleri halinde başlatacağını açıkladı ve “önümüzdeki dönemde bölgeye periyodik ziyaretler yapılmasını ve Konsey’e periyodik raporlar sunulmasını bekleyebiliriz” dedi.

Annan gelişmeleri izliyor

Annan’ın Kıbrıs’a ilişkin iyi niyet misyonunun her zaman tarafların hizmetinde olduğunu kaydeden Prendergast, “Ancak yeni bir yoğun görüşme sürecini vaktinden önce başlatmak doğru olmaz. Yeni bir çabanın, bundan önce yapılan iki girişim gibi büyük bir başarısızlıkla sonuçlanması da hiç bir fayda sağlamaz. Bu durumda Genel Sekreter, çok dikkatli biçimde ilerlemenin uygun olacağına inanmaktadır” dedi.

Annan’ın, önümüzdeki dönemde iyi niyet misyonunun geleceği hakkında düşünmek istediğini, bunu yaparken de, Güvenlik Konseyi’nin bu rapora vereceği tepkiyi tümüyle dikkate alacağını vurgulayan Prendergast, Genel Sekreter’in adadaki gelişmeleri ve tarafların tutumlarında olası değişimleri de yakından izleyeceğini bildirdi.

Türkler’in güveni azaldı

Prendergast, Rum seçmenlerinin dörtte üçünden fazlasının, nihai çözüm planını reddettiğini ve yeni bir süreç başlatılırken bu gerçeğin yok sayılamayacağını belirtti; “Ama Rum kaygılarına, Türk tarafının büyük çoğunlukla BM planına verdiği desteği kaybedecek biçimde çözüm aramak da yardımcı olmaz” dedi.

Prendergast, Kıbrıs Türkleri’nin olumlu tutumunun uluslararası toplumda yeterince taktir edilmemesi ve durumlarında ilerleme kaydedilmemesi nedeniyle çözüm sürecine duydukları güvenin azaldığını da belirti.

Prendergast, Annan’ın, Kıbrıs Türk tarafı üzerindeki izolasyonları kaldırma çağrısı yaptığı 28 Mayıs 2004 tarihli raporunun Güvenlik Konseyi’nde hala ele alınmamasının da kendilerinde şaşkınlık ve düş kırıklığı yarattığına dikkat çekti; ancak bu konuda Konsey’de farklı görüşler bulunduğunu ve nasıl bir adım atılacağına Konsey’in karar vereceğini kaydetti.

ABD ve İngiltere’den Annan’a eleştiri

Edinilen bilgiye göre, kapalı toplantı sırasında ABD ve İngiltere büyükelçileri, Konsey’in, Annan’ın bu raporunu hala görüşmeyerek üzerine düşen görevden kaçtığını belirtiler ve raporda, Türk tarafı üzerindeki izolasyonların kalkması yönündeki fikirlerin takip edilmesini istediler.

Raporun Konsey gündemine alınmasına bir yıldır karşı çıkan Rusya daimi temsilcisi ise Türk tarafı üzerindeki ekonomik izolasyonun kaldırılması yönündeki çabaları desteklediklerini bildirdi. Bu yıl Konsey’in geçici üyesi olan Yunanistan büyükelçisinin ise, “izolasyonlar Kıbrıs Türk tarafının kendi tutumu nedeniyle empoze ediliyor” görüşünü savunduğu öğrenildi.