1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Berlinli Müslümanlar ayrımcılıktan şikayetçi

28 Nisan 2010

Merkezi Londra’daki Açık Toplum Enstitüsü'nün yaptırdığı araştırmaya göre Berlin'deki Müslümanlar kendilerini yaşadıkları çevreye ait hissediyor, ancak buna karşın ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar.

https://p.dw.com/p/N8lW
Kreuzberg, Berlin'de Türklerin çoğunlukta yaşadığı bir semtFotoğraf: AP

Avrupa Birliği dahilinde 15 ila 20 milyon Müslüman, Almanya’da ise yaklaşık 4 milyon 300 bin Müslüman yaşıyor. Büyük çoğunluğu göçmen kökenli olan ve uzun yıllardır Avrupa’da yaşayan Müslümanlar artık kendilerini toplumun bir parçası olarak hissediyorlar mı?

Londra merkezli Açık Toplum Enstitüsü Paris, Kopenhag, Berlin gibi Avrupa’nın önemli 11 kentinde yaptığı ”At Home in Europe” başlıklı araştırmada bu soruya yanıt aradı. Araştırmanın sonuçlarının Berlin bölümü dün açıklandı.

Berlinli Müslümanlar

Almanya’nın başkenti Berlin’de nüfusun yüzde 24’ünü göçmen kökenliler oluşturuyor. Berlin Eyalet İstatistik Dairesi’nin verilerine göre kentte 220 bin civarında Müslüman bulunuyor. Kreuzberg semti ise Müslümanların yoğun olarak yaşadığı yerlerin başında geliyor. Bu nedenle, Açık Toplum Enstitüsü’nün Avrupa çapında yaptırdığı araştırmanın Berlin bölümü Kreuzberg’de yürütüldü.

Zentrum Kreuzberg am Kottbuser Tor in Berlin
Fotoğraf: DPA

Müslüman ve diğer dinlere mensup yaklaşık 300 kişinin katıldığı araştırmadan çıkan çarpıcı sonuçlardan biri göçmenlerin kendilerini Kreuzberg’e ait hissetmeleri. Buna göre Müslümanların yüzde 84’ü, Müslüman olmayaların ise yüzde 76’sı kendini Kreuzberg’in bir parçası olarak görüyor. Bu sonuca karşılık Müslümanların yüzde 89’u, Alman vatandaşı olmalarına rağmen, toplum tarafından Alman olarak kabul edilmediklerini belirtiyor.

Müslümanlar ayrımcılığa uğruyor

Bu çerçevede araştırmayı yürüten Frankfurt/Oder’deki Viadrina Avrupa Üniversitesi’nden Nina Mühe, diğer bir çarpıcı sonuca dikkat çekti.

Mühe, ”Berlin gibi çeşitliliğin kabul gördüğü bir kentte bile araştırmaya katılanların büyük çoğunluğu ayrımcılığa uğradıklarını belirtti. Buna göre Müslümanların yüzde 79’u, Müslüman olmayanların ise yüzde 45’i, araştırmanın yapıldığı yıldan önce en az bir kere etnik kökenleri nedeniyle ayrımcılıkla karşılaştı. Müslümanların 74’ü ise dini yüzünden en azından bir kere hayatlarının her hangi bir alanında mağdur oldu” diye konuştu.

Etnik ve dinî ayrımcılıkla özellikle okulda ve çalışma hayatında karşılaşılıyor. Bu nedenle ayrımcılıkla mücadelenin artırılmasını talep ettiklerini belirten Mühe, çoğunluk toplumundaki zihniyetin değişmesi gerektiğine işaret etti. "Almanlığa ilişkin çoğulculuğu içeren, herkesi kapsayan yeni bir anlayışın oluşması için çaba gösterilmesini" önerdiklerini belirten Mühe, bunun için duyarlılığı geliştirecek ulusal kampanyaların düzenlenmesi ve benzeri önlemlerin düşünülebileceğini belirtti. Mühe, "çeşitli alanlarda izlenen federal siyasette de değişiklik yapılması gerektiğini de" sözlerine ekledi.

"Göç meselesi Müslümanlara indirgendi"

Ayrımcılığın nedenlerinden biri Müslümanlara yönelik önyargılar. Araştırmanın sonuçlarının açıklanmasının ardından düzenlenen panele katılan Viadrina Avrupa Üniversitesi’nden etnolog Prof. Dr. Werner Schiffauer, Müslümanlara yönelik önyargıların artmasında 11 Eylül terör saldırılarının rolü olduğuna dikkati çekti.

Schiffauer, Almanya’da göç konusunun Müslümanlara indirgendiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: ”80’li veya 90’lı yıllarda okulda karşılaşılan sorunlara neden olarak göçmenlik ve toplumsal sınıflar gösterilirken, günümüzde İslam ön plana çıkartılıyor. İslam ile birlikte sınıfsal durum değil, farklı değerler tartışılıyor. Bu şekilde mesele farklı bir şekil alıyor ve bu da ortak değerlerle özdeşleşmeyi çok zorlaştırıyor.”

Müslümanlar ne istiyor?

Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Genel Sekreteri Aiman Mazyek ise göçmenlerle ilgili tartışmalarda Almanya’nın heterojen yapısının dikkate alınmadığı izlenimini edindiğini dile getirdi. Kültürel çeşitliliğin Alman toplumunu zenginleştirdiğini söyleyen Mazyek, taleplerini şu sözlerle ifade etti:

”Kimlik ve özdeşleşme sadece araya sınırlar koyarak oluşturuluyorsa, ki buna ilişkin bir çok örnek verebilirim, öncü kültür tartışması gibi, toplumumuz yoksullaşır. Ben belirli bir temele dayanan açık bir toplum istiyorum. Bu temeli bazı değerlerin de yer aldığı anayasamız sağlıyor. Bu da çoğulcu bir toplumu farklı yönleriyle kapsamaya yetiyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Jülide Danışman / Berlin

Editör: Murat Çelikkafa