Berlinale perdelerini açtı

Bu yıl 63'üncü kez düzenlenen festivale tam 6 bin 812 film başvuru yapmıştı. Görünen o ki; festival yönetimi titiz bir elemeyle bu başvuruların arasından heyecan verici ve kaliteli bir program hazırlamış.  

Festivalin kalbi Berlin'in Marlene Dietrich Meydanı’ndaki Berlinale Palast adlı sinema da bu yıl görücüye çıkmaya hazır. Hayranları kontrol altına almak için barikatlar kuruldu, yıldızların arşınlayacağı kırmızı halı da sinemanın önüne serilmiş durumda.

İlginin odağında ise yine Yarışma bölümü var. Açılış filmi “The Grandmaster”in yönetmeni Çinli kült usta Wong Kar Wai'in başkanlığını yaptığı uluslararası jüri, 19 film arasından seçim yapacak ve Altın ve Gümüş Ayı ödüllerini sahiplerine dağıtacak.

İddialı yapımlar

16 Şubat akşamı yapılacak ödül töreni için favoriler şimdiden kendini belli ediyor. Bu sene özellikle Doğu Avrupa sineması epey güçlü bir şekilde temsil ediliyor Berlinale'de.

“Tarafsız Bölge” filmiyle 2001'de Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar’a layık görülen Bosna Hersekli yönetmen Danis Tanović “An Episode in the Life of an Iron Picker” adlı filminde, Romanların dışlanmasına eğiliyor. Filmde karnında taşıdığı bebeği ölen Roman bir kadının, sağlık sigortası olmadığı için tedavi edilmeden hastaneden gönderilmesi anlatılıyor.

Polonya yapımı Malgoska Szumowska filmi “In the Name of...” ise eşcinselliğini bastırmaya çalışan Katolik bir papazın, genç bir adama aşık olması ekseninde dönüyor.

'Altın' altına aday

Ev sahibi Alman sinemasının Yarışma bölümündeki ödül ümitlerinden bir tanesi ise Thomas Arslan'ın yönettiği “Gold” yani “Altın”.

Daha önce tam beş kez festivalin Forum bölümüne katılan Thomas Arslan, ilk kez Altın ve Gümüş Ayı yarışında. Annesi Alman, babası Türk olan Arslan’ın “Gold” filmi, 19'uncu yüzyılın sonunda Kanada'da altın arayan bir grup Alman göçmenin hikayesini anlatıyor.

Başrolde ise son olarak Christian Petzold imzalı “Barbara” ile göz kamaştıran Nina Hoss var. Bakalım filmin ödülü adında mı saklı?

Festival siyasi kimliğini koruyor

Berlinale, büyük film festivalleri arasında siyasi içeriğe en fazla yer veren organizasyon olarak bilinir. Bu senenin ağırlıklı konusu, bireylerin acımasız sistemlere karşı verdiği mücadeleler.

Örneğin son dönemde özellikle ABD’de tartışılan doğal gaz çıkarma yöntemi “fracking”, Türkçesiyle "hidrolik kırma" teknolojisini eleştiren “Promised Land” adlı bir film var yarışmada. Toprağı zehirleyip, suyu ve tarımcılığı olumsuz etkilediği gerekçesiyle vatandaşlar ve çevre koruma örgütleri tarafından protesto edilen bu teknolojiyi ve enerji devlerinin acımasızlığını konu eden filmi Gus Van Sant yönetmiş, başrolünde ise senaryoya da katkıda bulunan Matt Damon var.

İranlı yönetmen Cafer Panahi'nin rejim karşıtı olduğu gerekçesiyle tutulduğu ev hapsinde çektiği ikinci filmi “Perde” de festivalin siyasi içeriğe verdiği önemin altını çizen yapımlardan.

Filmin nasıl çekildiği henüz bir muamma, zira Panahi hakkında 20 yıl sinema yapma ve ülke dışına çıkma yasağı var. Berlinale de “Perde” filmini Yarışma bölümüne kabul ederek Panahi ile dayanışma sergiliyor.

Yine ABD’den Steven Soderbergh imzalı “Side Effects” ise 'Hitchcockvari' bir dille ilaç sanayinin karanlık yanlarını beyaz perdeye taşıyor.

Festivalin Kısa Metrajlılar bölümünde Türkiye’den bir isim göze çarpıyor. Çalışmalarını Berlin'de sürdüren sanatçı Köken Ergun, İstanbul'daki Şiilerin Aşure Günü'ne yönelik hazırlıklarını kısa bir belgesele dönüştürmüş. Filmin adı “Aşura”.

O da ödüle aday.

Türkiye'den ödüllü isimler

Türkiye sineması ise üç film ile geliyor Berlin'e. Bu üç yapım da bol ödüllü sinemacılardan. İlk olarak gençlik filmlerinin gösterildiği Kuşaklar bölümünün açılışını yapacak olan Reha Erdem filmi “Jîn”i seyredeceğiz. “Jîn”, Kürt hareketi içinde bulunan genç bir kadın gerillanın hikayesini masalsı bir dille anlatıyor.

Prestijli Panorama bölümünde ise iki Türk filmi var. İlk yönetmenlik denemesi “Köprüdekiler” ile hem İstanbul hem Altın Koza hem de Ankara film festivallerinde ödülleri toplayan Aslı Özge'nin “Hayatboyu” filmi, bunlardan ilki. Film, İstanbul Nişantaşı'nda yaşayan orta yaşlı burjuva bir çiftin evliliklerindeki sorunlar ekseninde dönüyor.

Ünlü oyuncu, senarist ve yönetmen Uğur Yücel'in “Soğuk” adlı filmi ise Gürcistan sınırı yakınında karlar altındaki bir kasabada, bir Rus hayat kadınına aşık olan evli bir adamın hikayesi.

Berlin’e yıldız akını

Festivalin olmazsa olmazı, tabii ki kırmızı halı ve yıldızları...

Hepsi kesinleşmese de epey parıltılı bir liste var her gün güncellenen. Matt Damon'dan Jeremy Irons'a, Juliette Binoche'dan Jude Law'a, Geoffrey Rush’tan Ethan Hawke ve Julie Delpy’ye sinemaseverlerin beğeniyle izledikleri simalar geliyor Hollywood ve dünya sinemasından. Yönetmenlere bakarsak, ABD'den Steven Soderbergh, Gus Van Sant, Avrupa'dan Guiseppe Tornatore, Bille August, Uzakdoğu'dan Hong Sang Soo ilk göze çarpan isimler.

İsteyene kırmızı halı

Kırmızı halı demişken... Berlinale’nin hediyelik eşya dükkanında, isteyen ufak bir parça kırmızı halı satın alabiliyor. Üzerinde Berlinale logosu olan tükenmez kalem ya da kahve kupası gibi klasik hediyelik eşyaların yanı sıra dükkanda ilk kez Berlinale’nin kırmızı halısından da satın almak mümkün.

Geçen yılın orijinal halısından kesilmiş parçalar, sigara paketinden biraz daha küçük ebatlarda ve kırmızı halı meraklılarını sevindirecek ilginç bir hediye fikri.

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Aydın Üstünel / Berlin

Editör: Hülya Schenk