Barış için kararlılık devam etmeli
28 Şubat 2005İngiltere Başbakanı Tony Blair’in niyeti gerçek bir Orta Doğu konferansına ev sahipliği yapmaktı. Ancak bu niyetini açıkladığında beklediği tepkiyi alamadı: Washington ve Kudüs çekimser davrandı. ABD, Orta Doğu konusunun kendisi tarafından belirlenmeyen platformlara taşınmasını istemiyordu, İsrail ise her zamanki gibi, barışın taraflar arasında ama uluslararası konferanslarla sağlanamayacağı görüşünde idi. Sonunda Tony Blair ile Ariel Şaron, İngiltere Başbakanı’nın Kudüs ziyareti sırasında, İsrail’in konferansa katılmaması üzerinde anlaştılar, buna karşılık Filistinlilerin yeni Başkanı Mahmud Abbas, şiddeti durdurma ve barış sürecine dönüş konusunda desteklenecekti.
Nitekim, Filistin Başkanı’nın şiddet ve teröre kesinlikle karşı çıkması ve İsrail ile görüşmeleri başlatma niyetini açıklaması, gereken koşulları hazırladı. Abbas, Şaron, Mısır Devlet Başkanı Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah’ın Şarm-El-Şeyh’deki buluşmaları ile ikinci adım da atıldı ve Londra Orta Doğu Dörtlüsü ile konuya ilgi gösteren yaklaşık bir düzine ülkeyi daha Orta Doğu barışı için yapılabilecekleri tartışmak üzere Londra’ya davet etti.
Hedef, Mahmud Abbas’ı desteklemek. Filistin Başkanına, ama aynı zamanda Filistinlilere, ılımlı politikanın uluslararası desteğe sahip olduğunu göstermek. ABD adına Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın katılacağı toplantıda sadece politik niyetler açıklanmayacak, aynı zamanda Filistin yönetimine maddi yardım konuşulacak. Herşeyden önce tahrip olan alt yapının kurulması gerekiyor.
Mahmud Abbas’a destek vermek için yapılacak toplantıda katılımcıların İsrail’e yönelik tavırları önemli olacak. Abbas’a destek demek, gerektiğinde İsrail’e baskı uygulayabilmek demek. İsrail hükümeti, Gazze Şeridi’ni boşaltma, Batı Şeria’dan çekilme ve bu bölgeleri Filistinlilerin kontrolüne verme, nihai hedefi Filistin devletinin kurulması olan sürekli barış müzakerelerini başlatma konularında son haftalarda verdiği kararları uygulamaya geçirmeli. Bu kararları Ariel Şaron gibi, “Büyük İsrail İdeolojisi”nin temsilcisi bir politikacının alması şaşırtıcı gelse de, ABD ve uluslararası kamuoyunun görevi, Şaron’un verdiği sözde durmasını sağlamak olmalıdır. Filistin Özerk Yönetimi’nin Başkanı Mahmud Abbas ancak böyle hareket imkanı elde edecek ve planlarını uygulama şansına sahip olacaktır.
Bölgenin huzur ve barışa kavuşmasını hedefleyen bu planların sabote edilmesi çok kolay. Cuma günü Tel Aviv’de yaşanan saldırı bunu gösterdi. Filistin liderliğinin barışa hazır olması ve uluslararası kamuoyunun desteği fanatiklerin eylemlerini durdurmaya yetmeyecektir. Filistin hükümeti, buna rağmen, kararlılıkla aşırı grupları engellemeli, İsrail hükümeti de tek tük eylemler yüzünden son haftalarda sağlanan ilerlemeyi yok saymamalı. Taraflar tüm tehlikeye ve olası darbelere rağmen kararlılıkla yollarında ilerlemeli. Bu Londra Konferansı’ndan çıkacak en önemli mesaj olacaktır.