1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Bankalar güven krizinde'

10 Ekim 2012

Uluslararası danışmanlık şirketi Ernst&Young’un EMEIA Bölgesi Lideri Marcel Van Loo, bankaların borçlarını vergi mükelleflerinin ödemeyeceği güvenli bir yapı oluşturmak zorunda olduğunu söyledi.

https://p.dw.com/p/16NIj
Fotoğraf: Fotolia/Stefan Balk

Bankacılık sektörü, baş aktörlerinden biri olduğu küresel krizin etkisiyle ciddi bir güven bunalımına girdi. Belirsiz ekonomik görünüm, yavaşlayan bilanço büyüme hızı, azalan oyuncular sebebiyle başta ödemeler alanında olmak üzere yeni oyuncularla sektörün tüm dünyada bir değişim içinde olduğu biliniyor. Bankaların regülasyon ihtiyacı ve maliyetleri yükselirken, müşterileriyle ilişkilerinde daha adil ve şeffaf olmaları yönünde taleplerle artık müşterilerin ağırlığı artıyor.

Uluslararası bağımsız denetim, vergi, kurumsal finansman ve danışmanlık şirketi Ernst&Young, perakende bankacılık sektörü ile ilgili olarak bir süre önce Global Bireysel Bankacılık Araştırması 2012’yi yayınladı. Rapora temel oluşturan anket kapsamında 35 ülkeden 28 bin 500’ün üzerinde banka müşterisinin görüşleri alındı. Ernst&Young’ın 90 ülkeyi kapsayan Avrupa, Ortadoğu, Hindistan, Afrika Bölgesi Bankacılık ve Sermaye Piyasaları Lideri Marcel Van Loo, araştırma sonuçları ışığında dünyada ve Türkiye’de bankacılık sektöründeki dönüşümleri değerlendirdi.


DW:
Dünyada kriz sonrası bankacılıkta ciddi bir güven krizi oluştu. Bankalar güveni geri kazanabilecek mi?

Van Loo: Araştırma sonuçlarımıza göre dünyada bankacılık sektöründe müşterilerin güven kaybı yüzde 40, bu oran krizin daha belirgin olduğu İspanya’da yüzde 76, İtalya’da ise yüzde 72. Güven, bankacılık sisteminin temeli ancak henüz bankacılık sistemine geri dönmedi. Toparlanma 5-10 yıl alabilir. Basel III gibi düzenlemelerle daha çok regülasyon getiriliyor. Ancak sadece regülasyon yetmez, önemli olan kuralları uygulamak. Bunu yapmak zorundalar.

DW: Değişen risk algısı fark yarattı mı? Bankalar, vergi mükelleflerinin tasarrufuyla kurtulmaya devam edecek mi?

Van Loo: Bugün herkes kaldıraç oranını azaltıyor, risk algılaması değişiyor ve kredi standartları sıkılaşıyor. Büyüme çok fazla borca dayalı gerçekleşti, bu değişmeli. Bankaların bazı ürünlerini bankacılar bile anlamıyor. Öne çıkan değerlerden biri de açıklık ve şeffaflık. Avrupa’da bankaların borçlarını vergi mükellefleri vermek istemiyor. “Toparlanma ve Karar Planlaması” (Recovery and Resolution Planning) hayata geçirilecek. Yani bankaların nasıl vergi mükelleflerinin parası olmadan daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulacağı temel fikir. Borç sahipleri de külfet ödemeli. Ben politikacıların doğru kararları vereceği konusunda iyimserim.

Symbolbild Abschwung Rezession Börsenkurve
Fotoğraf: Fotolia/P.Fleet



DW: Araştırmanıza göre Türkiye müşterilerinin öne çıkan özellikleri neler?

Van Loo: Araştırmaya göre Türkiye’deki kredi ve mevduatların dörtte üçü en büyük on özel banka tarafından yönetiliyor. Türkiye bankacılık sektörü, kârlılık, varlık kalitesi ve sermaye yeterliliği açısından da Avrupa ve dünyadaki birçok rakibinden daha güçlü bir pozisyonda. Türkiye yalnızca bir banka ile çalışanların oranının yüzde 16 ile en düşük olduğu ülkelerden biri, ayrıca Türkiye müşterileri sosyal medya kullanımında ileride görünüyor. Türk müşterilerin yüzde 76’sı bankacılık aktivitelerinde arkadaşlarının ve ailelerinin tavsiyelerine güveniyor. Bilgi kaynağı olarak sosyal medya kullanımında Türkiye yüzde 78 ile global ortalamanın (yüzde 44) çok üzerindeyken, müşterilerin yüzde 53’ü aldığı hizmetler hakkında görüş bildirmek amacıyla sosyal ağları kullanıyor.

DW: Türkiye bankalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Van Loo: Türkiye bankacılık sektörü çok sağlıklı. Sermayeleri oldukça yüksek, yüzde 16-18 oranında özsermaye kârlılık oranları var, bu oran batıdaki bankacılık sektörünün hayalini kuracağı oranlar. Öte yandan başarıyı sürdürmek önemli. Kârlar üzerindeki baskı sürecek. Türkiye’de bankacılık sektörünün Hollanda, İsviçre gibi ülkelerdeki gibi Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla'nın katlarca büyüklüğüne sahip olmaması olumlu.

DW: Asya ve Ortadoğu pazarını da düşündüğümüzde, bankalar büyümeyi yükselen İslamî bankacılıkta mı bulacak?

Van Loo: Ortadoğu’da ve aslında dünyada İslamî bankacılık ürünleri yükselişe geçecek. Türkiye henüz pazarın yüzde 4’üne sahip ve bu düşük bir oran.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Kıvanç Özvardar Gülaslan/İstanbul

Editör: Ercan Coşkun