1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Başbakan - TÜSİAD kavgası neyin alameti?

Zülfikar Doğan / Ankara27 Aralık 2005

Son günlerde Ankara, TÜSİAD ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki atışmalar nedeniyle gergin. TÜSİAD ve Erdoğan arasındaki tartışma nasıl başladı, neler söylendi ve tüm bu yaşananlar aslında neyin alameti? Ankara’dan Zülfikar Doğan değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/AZru

“Başbakan Tayyip Erdoğan, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile kapıştıktan sonra üç gün evine kapandı. TÜSİAD’ın her yıl geleneksel olarak Ankara’da gerçekleştirdiği, yılın son yüksek istişare toplantısına bizzat davet edildiği halde Başbakan katılmadı. TÜSİAD, hem siyasetin yapılanması, hem seçim barajının yüzde 10’un altına çekilmesi ve hem de yargıda son bir hafta içinde yaşananlara ilişkin görüş beyan edip, hükümetin tutumunu eleştirince olanlar oldu.

Başbakan, TÜSİAD toplantısına katılmak yerine önce Başbakanlık'ta Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) yönetimini kabul etti, ardından da yine Türkiye’nin en büyük çatı işveren örgütü Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) yönetim kurulu toplantısına katıldı. İşte Başbakan, oradan (TOBB) yaptığı açıklamalarla TÜSİAD’ın özellikle yargıya yönelik açıklamalarını, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın’ın iki ayı aşan süreden bu yana tutuklu olmasını eleştirmesini savcılara “ihbar” etti. TÜSİAD’ın Anayasa suçu işlediğini, devam eden bir yargılama ile ilgili görüş beyan edip dava sürecini etkilediğini öne sürüp cumhuriyet savcılarını göreve çağırdı ve “suç duyurusunda” bulundu.

Tabii Ankara Cumhuriyet Başsavcısı, bu “ihbarın” hemen ardından harekete geçti ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mustafa Koç, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Yücel Aşkın’a destek bildirisi yayınlayan 77 Üniversite Rektörü hakkında inceleme başlattı.

Başbakan ile TÜSİAD’ın arası aslında çok iyiydi. TÜSİAD, ekonomideki olumlu gelişmeler, tek parti hükümetinin sağladığı istikrar ortamı, AB ile ilişkilerde elde edilen kazanımlar, müzakere sürecinin başlatılması, yapısal reformlar, özelleştirmenin hızlanması gibi pek çok konuda hükümeti övüyor, destekliyordu.

Ancak son eleştiriler neden böylesi büyük bir tepki gördü Başbakan Erdoğan’dan? Kendisi okuduğu şiir yüzünden “siyasi yasaklı” olup cezaevine girdiğinde aynı TÜSİAD, Erdoğan’ın maruz kaldığı bu yaptırımı da eleştirmiş, özgürlükleri, insan haklarını, demokratik hakları savunmuştu.

Cumhurbaşkanı Sezer ile zaman zaman atışan hükümet, acaba TÜSİAD’ın son toplantısına Cumhurbaşkanı'nın da katılması ve seçim barajının düşürülmesini istemesi yanında yolsuzlukların üzerine yeterince gidilmediğini söylemesinden rahatsız mı olmuştu?

Şayet bir erken seçime gidilmezse, seçimler normal zamanında yapılırsa yeni cumhurbaşkanını AKP çoğunluklu bu meclisin seçecek olması, bu konuda şimdiden başlayan tartışmalar, AKP içindeki görüş ayrılıkları ve çatlaklar Başbakanın sinirlerini mi bozmuştu?

Son dönemde giderek kendi partisi içinden de hükümete, bazı bakanların icraatlarına, Başbakan'ın ortaya attığı alt – üst kimlik tartışmalarına ve nihayet kimi yolsuzluk iddialarına ilişkin sert eleştiriler Başbakan'ın canını sıkıyordu. Medyanın giderek muhalefet dozunu artırması, içki yasağı ve orta öğretim yönetmeliğinde yapılan değişiklikle İmam Hatip Lisesi mezunlarına ikinci olarak normal lise diploması alma ve üniversite sınavlarında avantaj sağlama yolunun açılmasının yarattığı tepkiler, tartışmalar, YÖK’ün yönetmeliğin iptali için Danıştay’a dava açması yeni gerilimleri beraberinde getirdi.

Ülke sermayesinin en güçlü kesimini çatısı altında toplayan TÜSİAD’ın da muhalefete başlaması, hatta Başbakan'ın TÜSAD için savcıları göreve çağırmasının ardından en radikal işçi sendikası konfederasyonu DİSK’in (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) TÜSİAD’a ve Mustafa Koç’a destek için eylem yapacağını, dayanışma içinde olacağını açıklaması hükümeti de ürküttü denilebilir.

Öyle ki, Başbakan’ın son zamanlardaki açıklamaları, gösterdiği tutum ve davranışlar “uzlaşmaz” denilen iki kesimi, büyük sermaye ile “devrimci işçileri” bir araya getirdi, muhalefette birleştirdi. Bu da önümüzdeki dönemde AKP’nin, Erdoğan’ın ve hükümetin işinin daha zor olacağını, muhalefetin daha güçleneceğini, sertleşeceğini gösteriyor.

SONAR’ın yaptığı son kamuoyu araştırmasında ise AKP hâlâ birinci parti, ama 2002 Kasım seçimlerinde aldığı oyun oldukça gerisine düşmüş durumda. AKP’nin oyu yüzde 34’e inerken, CHP yüzde 13 ve üçüncü parti olarak da MHP yaklaşık yüzde 11 oyla barajı aşacak görünüyor.

İşte bütün bunlar Erdoğan’da ve AKP’deki gerilimi artırıyor. İlk patlama ve kopma TÜSİAD ile yaşandı. Kavganın büyümemesi için hükümetin el altından TÜSİAD’a gönderdiği haberler şimdilik ortalığı sükûnete kavuşturdu. Ancak gündemde olduğu söylenen kabine revizyonu ve bakan değişiklikleri AKP’de yeni çatışmalara, kopmalara yol açabilir. DYP, ANAP, MHP, hatta CHP’den gelenlerin bir arada olduğu AKP Erdoğan’ın tutum ve açıklamaları, parti yönetiminin politikalarına göre yeni çatlaklar yaşayabilir. Hele hele seçimler yaklaştıkça bu süreç daha da hızlanabilir.

TÜSİAD’ın açıklamalarına ve eleştirilerine tahammülsüzlük bunun il sinyalleri olarak değerlendirilirken, AB’den de TÜSİAD’a gelen destek ve Başbakan ile hükümetin AB konusundaki samimiyetinin sorgulanmaya başlanması, hükümeti yeni sıkıntıların içine atabilir. Görünen o ki, 2006 Erdoğan, AKP ve hükümet açısından siyesi anlamda, iktidar olma ve yönetme anlamında 2005’den daha zor ve gergin bir yıl olacak. "