1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa'nın ABD'ye İran tepkisi

Peter Phillip / DW19 Ocak 2005

ABD’nin müstakbel Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Senato Dışilişkiler Komisyonu’nda İran’ı ağır bir dille suçlarken, Myanmar, Küba, Zimbabve ve Beyaz Rusya’yı da şer eksenine dahil etti. Amerikan yönetiminin İran’ı tehdit etmesi Avrupa’da eleştiriliyor. Nükleer anlaşmazlığın diyalog yoluyla ortadan kaldırılmasından yana olduğunu duyuran ülkeler arasında İran’ın sınır komşusu Türkiye de bulunuyor. DW’den Peter Philipp, Avrupa’dan haklı eleştirilerin yükseldiğini savunduğu yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

https://p.dw.com/p/AZz9

“Dışişleri Bakanlığı görevini Colin Powell’dan devralmaya hazırlanan Condoleezza Rice, Senato Komisyonu’nda monolog değil diyalogdan yana olduğunu söyledi. Müttefikleri ile ABD arasındaki ilişkileri düzeltmeye çalışacağını belirterek ‘şimdi diplomasi zamanıdır’ dedi. Bayan Rice’ın jesti, ABD’nin çoktandır kavgalı olduğu ülkeleri değil, batı Avrupa’yı muhatap alıyordu. Irak ile birlikte şer eksenine dahil edilen İran ve Kuzey Kore’yi değil.

ABD’nin askeri müdahale hazırlığı içinde olduğu iddia edilen İran bir anda ilgi odağı haline geldi. Bayan Rice, diyalog ve diplomasi önerisinin dışında bıraktığı İran ve Kuzey Kore’ye ağır ithamlar yönelterek Başkan Bush’un ‘askeri opsiyona başvurmalarının ihtimal dışı olmadığı’ şeklindeki sözlerine katıldığını dile getirdi. Gerçi müstakbel Dışişleri Bakanı İran’ı diplomatik yollardan nükleer tutkusundan vazgeçirmeye çalışacaklarını söylediyse de bu sözlerin İran’da kimseyi teskin etmeye yetmeyeceğinin herhalde farkındaydı. Bu sözlere Avrupa da ikna olmadı.

AB, ABD’nin askeri tehditle elde edemediğini diplomatik yollardan başarmış olmaktan memnun. Diyalog sayesinde İran nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşması ek protokolünü imzalamış ve uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurmuştu. İran nükleer araştırma programını istediği zaman yeniden başlatma hakkını saklı tuttuğunu duyurmuş olsa da AB diplomatik taaruzunda başarılı olmuştu.

Bu nedenle Washington’dan gelen şahinvari demeçler Avrupa’da tepkiyle karşılandı. Amerikan yönetiminin tutumu, sadece İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Tahran’da yarattıkları olumlu havayı değil, ama aynı zamanda Washington’un atlantikaşırı ilişkileri düzeltme niyetine de gölge düşürdü. Avrupa ile ABD’nin birlikte hareket etmelerinin ne kadar gerekli olduğunu hatırlatmaya gerek yok. Hele Birlik Avrupası’nın ortak dış politika geliştirmekten aciz kaldığı düşünülecek olursa.

Ancak Condoleezza Rice samimiyetle arzulamadığı takdirde bu çelişkileri ortadan kaldırmakta zorlanacaktır. Parlak bir kariyerine ve Washington yönetimindeki güçlü konumuna rağmen Rice, lideri Bush’un iradesi dışına çıkamaz. Başkan Bush’un da Irak’taki başarısızlığına rağmen Ortadoğu’da yeni bir kriz senaryosu hazırlamaya çalıştığı anlaşılıyor.”