Avrupa sağı birleşme arayışında

İkisi de sarışın, karizmatik ve siyasi bakımdan başarılı. Ortak yanları, Avrupa'ya karşı olmaları. Marine Le Pen ve Gert Wilders önümüzdeki Avrupa Parlamentosu seçimleri için güç birliği yapmakta kararlılar.

“Avrupa aleyhtarı cephe oluşturmak için yeterli ortak yanları var”, diyen liberal Avrupa parlamenteri Sylvie Goulard her iki liderin de yabancılara ve Avrupa bütünleşme sürecine karşı olduğunu, Brüksel'in bürokratik ağırlığının artmasını istemediğini ve halkın nabzını tuttuğunu iddia ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Bu maalesef ortak paydalarının olduğunu gösterir. Ama her ülke milli çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarsa, Avrupa dağılır.”

Mainz Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi öğretim üyelerinden Profesör Kai Arzheimer ise Avrupa'daki sağ partiler arasında işbirliği kurmanın organizasyon açısından kolay olmadığını söylüyor. Arzheimer, “Geçmişte de Avrupa Parlamentosu'nda benzer gruplaşmalar oldu ama hepsi zamanla dağılıp gitti. Aralarında büyük rekabet vardı ve profesyonellikleri yetersizdi” diyor. Profesör Arzheimer sağdaki gruplaşma projelerinin başarısızlığa uğramasının en önemli nedeninin, milliyetçi bir partinin neden Avrupa çapında işbirliği yapması gerektiğine seçmenin ikna edilememesi olduğunu sözlerine ekliyor.

Kamuoyu araştırmaları Fransız Ulusal Cephe partisinin genel başkanı Marine Le Pen'in Avrupa Parlamentosu seçimini ülkesinde kazanacağını göstermekteydi. Hollandalı Gert Wilders de Özgürlük Partisi'nin kaydettiği yükselişten memnun. Her ikisi de, siyasi ufku ülke sınırlarını aşan ve seleflerinden daha ılımlı olan yeni nesil sağ politikacı sınıfını temsil ediyor. Profesör Arzheimer, daha önceki ittifak kurma planlarının şahsi çıkarlar ve egoizmler yüzünden başarısızlığa uğradığını anlatıyor.

Modern ırkçılık

Avrupa Parlamentosu üyesi Sylvie Goulard, Ulusal Cephe'nin kurucusu Jean Marie Le Pen'in aşırı çıkışlarını hatırlatarak kızı Marine'nin çok daha ılımlı ifadeler kullandığını belirtiyor. Ancak partinin zehir kusmaya devam ettiğini ve çok sayıda ırkçı barındırdığını da sözlerine ekliyor. Ulusal Cephe'nin parti programındaki, Fransız vatandaşlarına öncelik tanıma ilkesi Avrupa Birliği hukukuna ve insan hakları sözleşmelerine ters düşüyor.

Modern siyasi sağın özgürlük ve demokrasi gibi değerleri kabullendiğini, liberal görünmeye çalışıp homoseksüeller ve kadınların haklarına da sahip çıktığını söyleyen Profesör Arzheimer, sağ popülist partilerin Avrupa fikrine karşı çıkmakla, milliyetçilik ve Yahudi düşmanlığı gibi eski ilkelerini perdeleyip toplumda kabul görmeye başladığını ifade ediyor. Arzheimer, “Eskiden göç kelimesiyle, ten renkleri ve dilleri farklı olan yabancılar kastedilirdi. Günümüzde ise kültürler savaşı olarak lanse ediliyor. Avrupa toplumları ırkçılığın bu modernize edilmiş şeklini daha kolay benimsiyor”, diyor.

Alman öğretim üyesi yabancı aleyhtarlığının bütün kesimleri hedef almadığını da şöyle anlatıyor:

“Süregelen yabancı düşmanlığı diğer Batı Avrupalıları hedef almıyor. Aksine kendi milliyetini ve kimliğini korumak, farklı kültürler karşısında liberal değerleri hâkim kılmak için milli devletler ittifakı yaratmak isteniyor.”

Ekonomik ve mali kriz nedeniyle Brüksel'in politikalarına yöneltilen eleştirilerin Avrupa düşmanı sağ popülist grupları güçlendirdiğini belirten Sylvie Goulard, günah keçisi yapılmasında, hatalarından dolayı Brüksel'in de payı olduğunu söylüyor. Avrupa milletvekili, krizde ne yapacağını bilemeyen Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'nin başarısız kaldığını ve denenmemiş bir politikacı olan Marine Le Pen'in puan toplamasına şaşmamak gerektiğini ifade ediyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Sabrina Pabst / A. Günaltay

Editör: A. Şimşek