1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'de genişlemeye bakış ne durumda?

10 Temmuz 2009

2004 yılında Avrupa Birliği’ne 10 yeni üyenin katılması, tüm Birlik’te coşkuyla kutlandı. Pekala, günümüzde yeni üyelerin alınmasına Avrupa Birliği ne kadar hazır? Uzmanlar birliğin nabzını tuttu.

https://p.dw.com/p/Ikhg
Fotoğraf: DW / Cöllen

Dönemin Avusturya Başbakanı Wolfgang Schüssel, 2006 yılında yaptığı açıklamayla, Avrupa Birliği’nin eski üyelerinde yaşayan birçok kişinin duygularına tercüman oluyordu:

„Birliğin genişleme kapasitesi, gelecek için çok önemli bir konu olacak. Avrupa’yı altından kalkamayacağı bir yükün altına sokmamalıyız.“

Genişleme fikrine muhalefet arttı

O tarihten bu yana Romanya ve Bulgaristan da üyeler arasına katıldı ve Avrupa kamuoyunda daha fazla genişleme fikrine muhalefet arttı. AB’deki birçok hükümet lideri, Lizbon Antlaşması yürürlüğe girmeden yeni üye alınmasına karşı. Politikacılar olsa olsa Hırvatistan’a yeşil ışık yakılabileceğini söylüyor. Ancak Hırvatistan’ın üyelik süreci de, Birlik üyesi Slovenya ile devam eden bir sınır anlaşmazlığı nedeniyle yavaşlamış durumda. Geçen hafta AB Dönem Başkanlığını üstlenen İsveç’in Dışişleri Bakanı Carl Bildt’e, Hırvatistan ile Slovenya arasında tekrar bir arabuluculuk denemesi yapıp yapmayacağı sorusuna 'hayır' cevabını verdi ve "Bu ikili bir tartışma. Artık taraf olan devletlerin kendilerinin kafa yorması gerek. Bu kafa yorma süreci bir sonuç verecek mi, göreceğiz.“ şeklinde devam etti.

Türkiye istisnai bir konumda

Balkan ülkeleri için olsun, üyelik müzakerelerine çoktan başlanılan Türkiye için olsun, şu anda genel olarak tüm genişleme süreci sorgulanıyor. Brüksel'deki Avrupa Siyaset Merkezi adlı düşünce kuruluşundan Antonio Missiroli, Türkiye'nin istisnai konumuna dikkat çekiyor:

„Türkiye’nin durumu, Balkan ülkelerinin durumundan tamamen farklı. Balkanlar’da, bağımsızlığı halen tartışmalı olan Kosova gibi, çözülmemiş birçok sorunu olan, ama nüfusu az, bir dizi ufak ülke var. Ama beraberlerinde çok zorlu sorunlar getirseler bile, AB tarafından toptan alınabilirler. Hepsinin nüfusunu toplasanız, Romanya’nın nüfusunu geçmez.“

Missiroli, Türkiye'nin kalabalık nüfusu nedeniyle Avrupa Parlamentosu’nda ve Birliğin diğer organlarında büyük ağırlığı olacağına dikkat çekiyor ve "AB’nin bu kadar çekimser davranmasının bir nedeni de bu" diyor. Dönem Başkanı İsveç'in Dışişleri Bakanı Carl Bildt ise, uzun vadede tüm Balkan ülkelerini ve Türkiye'yi Birliğe dahil etmek isteyen az sayıda Avrupalı politikacıdan biri. Bildt, „Avrupa Birliği’nin dünyadaki inandırıcılığı, komşularımız ile ilişkilerimize bağlı.“ şeklinde konuşuyor.

Genişleme süreci, tarihin en başarılı politikalarından biri

Avrupa Siyaset Merkezi adlı düşünce kuruluşundan Antonio Missiroli, her ülkenin üyelik sürecini farklı değerlendirse de, genel olarak genişleme sürecine olumlu bakıyor:

„Avrupa Birliği’nin genişlemesi, büyük bir ihtimalle, tarihte bir devlet ya da devletler topluluğu tarafından güvenlik ve dış ilişkiler alanında izlenen en başarılı politikaydı. Eğer bu ülkelerin üyelik perspektifinden vazgeçersek, onların istikrar ve reform sürecini tamamlamasında çok etkili bir araçtan da vazgeçmiş oluruz. Şunu bilmek zorundayız: Eğer genişleme sürecini durdurursak, komşularımızda istikrarı sağlamak çok güç olacaktır.“

AB hükümetleri şu anda, hala çözülememiş olan Lizbon Antlaşması sorununun arkasına saklanabiliyor. Ancak antlaşma yürürlüğe girdiği takdirde, genişleme süreci konusunda zorlu kararla karşı karşıya kalacaklar.


Christoph Hasselbach / Çeviren: Aydın Üstünel



Editör: Beklan Kulaksızoğlu