1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa, Belarus'a karşı ne yapmalı?

24 Mart 2006

Belarus başkenti Minsk’in en büyük meydanında devlet başkanlığı seçimini protesto eden grup sabah saatlerinde düzenlenen polis operasyonuyla dağıtıldı. Bu ülkedeki sivil direnişin sembolü haline gelen Minsk’teki gösterilere polis zoruyla son verilmesini DW’den Cornelia Rabitz değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/AZqU

“Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko, daha oylamanın yapıldığı Pazar gününden önce aleyhindeki mitinglere mukabele edileceğini duyurmuştu. Gizli polis şefi de açıkça, göstericilere terörist muamelesi yapılacağını dile getirmişti. Ve devlet otoritesi dediğini yaptı. Polis tarafından siyasi tutuklulara ayrılan cezaevlerine kapatılan göstericilerin ne halde olduklarını kestirmek zor olmasa gerek.

Tutuklananlar arasında, seçimden beri miting alanından ayrılmayıp oylamanın tekrarlanmasını talep eden Muhalefet lideri Aleksander Milinkeviç yok. Milinkeviç taraftarlarını Cumartesi günkü büyük protesto gösterisi için Minsk’e çağırdı. Gece saatlerinde cereyan eden olaylar karşısında bu çağrının nelere yol açabileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Belarus’taki moral bozucu gelişmelere dışardan etkide bulunma imkanı oldukça sınırlı. Tartışmalı bir oylamayla üçüncü kez devlet başkanlığına seçilen Aleksander Lukaşenko, Batı’nın gelişmelere gösterdiği ilginin yakında azalacağını hesaplıyor.

Siyasi hayatı felc eden baskı yöntemleri arasında medya yoluyla halka, göstericilerin anarşi, pislik ve düzensizliği temsil ettikleri mesajı veriliyor. Baskıya açıkça karşı çıkan iftiraya uğruyor, suçlu yerine konuyor. Demokrat Avrupa bu duruma seyirci kalmamalı, hiddet ve kararların ötesinde açık bir sinyal vermelidir.

AB devlet ve hükümet başkanları ilk adımı attılar. Brüksel zirvesinde, devlet başkanlığı seçimindeki usülsüzlükler kınandı ve yaptırım uygulanabileceği açıklandı.

Gerçekten de Batılı devletlerin elinde çeşitli imkan var. Vize ambargosu, otoriter rejimi destekleyen ve ayakta kalmasını sağlayan bütün görevlileri kapsayacak şekilde genişletilebilir. Lukaşenko rejimine hizmet edenlerin yurtdışındaki banka hesapları dondurulabilir. Beyaz Rusya’daki sivil toplum örgütleri ile bağımsız medya desteklenmelidir. Öğrencilere burs ve öğrenim vizesi vermek suretiyle onların hür haber kaynaklarına ulaşıp devlet kontrolündeki medyanın etkisinden kurtulmalarına yardımcı olunabilir.

Avrupa’nın yapması gereken en önemli şey bu ülkedeki muhalefeti yaşatmaktır. Dürüst politikacı Milinkeviç ve diğer demokrat politikacılar Avrupa başkentlerine ve parlamentolarına davet edilmeli, demokrasideki açıkları her fırsatta Minsk yönetiminin yüzüne vurulmalıdır.

Antidemokratik komşusunu ucuz gaz sevkiyatıyla ekonomik bakımdan ayakta tutmaya çalışan ve devlet başkanlığı seçiminden alınan sonucu memnuniyetle karşılayan Rusya Federasyonu da önemli bir faktör. Rusya gibi bir dostu olduğu sürece, devlet başkanı Lukaşenko’nun korkuya kapılması beklenemez. Devletler camiası, global itibarına düşkün olan Vladimir Putin’e, bu davranışıyla daha fazla prestij kazanamayacağını hatırtlatmakla yükümlüdür.”