1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Avrupa Anayasası'nın geleceği tehlikede

Bernd Riegert5 Aralık 2003

Avrupa Birliği’nin ilk anayasasıyla ilgili önünde hala çözüm getirilememiş 100 kadar konu var. AB dışişleri bakanları gelecek hafta yapılacak hükümet ve devlet başkanlarının öncesinde değişiklik önerilerini bir kez daha ele alacak, ama uzlaşma zor görünüyor...

https://p.dw.com/p/AbTz
Anayasa üzerinde AB'nin eni üyeleri değişiklik yapılmasında ısrarlı
Anayasa üzerinde AB'nin eni üyeleri değişiklik yapılmasında ısrarlıFotoğraf: AP

Değişiklik önerilerinin listesinde dini temellere atıfta bulunulması gibi hassas konulardan, enerji vergileri gibi teknik ayrıntılara kadar herşey var. Delegasyonlar uzun pazarlıkların yapılacağı gecelere ve zirve toplantısının uzatılmasına hazırlıyor. Avrupa Birliği diplomatları, anayasa konusundaki tartışma ve pazarlıkların bir sonuca vardırılabilmesi olasılığını yüzde 50 olarak görüyor.

Hükümet Konferansı’nın Ekim başında Roma’da başlamasından beri en can alıcı noktalarda tarafların pozisyonlarında bir değişiklik olmadı. Sadece savunma politikasında Avrupa Birliği ülkeleri Almanya, Fransa ve İngiltere’nin ortak önerisi üzerinde anlaşabildi. Bu tasarı, Avrupa Birliği’nin Genelkurmay niteliği taşımayacak bir planlama ve idare birimi oluşturmasını öngörüyor. Askeri harekatlarda ilk tercih olacak NATO’ya paralel yapılar oluşturulmayacak. İngiltere bu öneriyi gelişmeleri kuşkuyla izleyen ABD’yle birlikte değerlendirdiğinden, artık tüm taraflar memnun.

Nice öncesine dönülmek isteniyor

1 Mayıs’tan itibaren üye sayısını 25’e çıkartacak Avrupa Birliği’nde karar alma mekanizmalarının nasıl olacağı konusunda hala bir hareket yok. İspanya ve Polonya, orta büyüklükteki ülkelere, Almanya gibi nüfusu onların neredeyse iki katı olan ülkelerle hemen hemen eşit oy hakkı tanıyan Nice Anlaşması’nı hala ısrarla savunmaya devam ediyor. Anayasa Konvansiyonu’ysa 18 aylık pazarlıkların ardından, büyük devletleri güçlendirecek bir öneriyi kabul etmişti. Nice’de kararlaştırılan oylama kuralları 2009 yılına kadar yürürlükte kalacak, sonra, eğer kabul edilirse yeni anayasa onun yerini alacak.

İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw, Aralık başındaki pazarlıklarda Polonya’nın yanında yer alarak, kararın ertelenmesini istemişti. Alman Dışişleri Bakanı Joschka Fischer bu talebi, ”ertelemek, başarısızlık demektir” diyerek reddetti. Brüksel’deki diplomatlar, anayasa kararlaştırılamazsa, Avrupa Birliği’nin derin bir bunalıma düşeceğini söylüyor. ”Bu durumda, personel ve mali konularda alınması gereken birçok karar bloke edilecek” deniyor. ”Çekirdek Avrupa” olarak da anılan bir grup devletin, AB anlaşmaları dışında yöntemler geliştirerek, diğer devletlerle olduğundan daha yakın bir işbirliğine girecekleri ifade ediliyor.

Pazarlık istenmiyor

Zirve öncesindeki son toplantılarında dışişleri bakanları, tarafların herhangi bir pazarlığa yanaşmaya hazır olup olmadığı belirlenmeye çalışılacak. Aksi halde, Konvansiyon’un, üzerinde daha önce anlaşılmış olan taslağının yeniden pazarlığa açılmasının sadece bir felaketle sonuçlanacağından hareket ediliyor. Alman Dışişleri Bakanı, son hazırlıklar için Pazartesi günü Paris’e gidecek. Almanya ve Fransa, Konvansiyon’un taslağının aynen kabul edilmesini istiyor ve bu nedenle de kendileri herhangi bir değişiklik önerisi getirmiyorlar.

Avrupa’nın dini temellerine atıfta bulunulması konusunda İtalya’nın hazırladığı uzlaşma önerisi de Fransa ve Belçika tarafından reddediliyor. Kendileri de Katolik olan Polonya ve İspanya’nın desteğini de alan İtalya, Avrupa Anayasası’nda Hristiyan ve Yahudi mirasından söz etmeyi, fakat Avrupa kurumlarının dinle devleti kesin şekilde birbirinden ayırdığını belirtmeyi önermişti.

Avrupa’nın ortak güvenlik politikası

Avrupalı dışişleri bakanları istisnai olarak sadece bir konuda aynı fikirde. Bu da, anayasa tartışmasının parçası olmayan, gelecekteki Avrupa Güvenlik Stratejisi tasarısı. Avrupa Birliği’nin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Sorumlusu Javier Solana’nın hazırladığı taslak, terör ve kitle imha silahları gibi tehditlerin tanımını yapıyor. Büyüyen Avrupa Birliği’nin globalleşmiş dünyadaki rolünü ve komşu bölgelerle, özellikle de Yakın ve Ortadoğu gibi bunalımlı bölgelerle ilişkileri belirliyor.