1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Asker gönderme hesapları

Rainer Sütfeld28 Ağustos 2006

AB, Lübnan’a yaklaşık 7 bin asker göndermeyi taahhüt etti, ancak barış gücü içinde askerlerin ve görevlerin dağılımı BM yetkililerinin başını ağrıtıyor. Bu sorunlarla birlikte, BM içindeki ihtilaflar da yeniden gün yüzüne çıktı. Nitekim BM içinde hizipleşmelerin olduğu, çıkar çatışmalarının yaşandığı biliniyor. Rainer Sütfeld’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZoT

“BM iddia edildiği gibi dünya halklarının çıkarlarını koruyan, devletlerüstü bir örğüt değil. BM, daha kurulurken ciddi sorunlar, çıkar çatışmaların yaşandı. Ancak o zamanlar ABD henüz BM ülküsüne inanıyordu. Peki bugün durum ne? En yakın örnek olarak Lübnan krizine bakalım: Süper güç ABD, 30 gün boyunca BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın barış çağrılarının Güvenlik Konseyi’nden karar olarak çıkmasını engelledi. Yani ABD, Lübnan operasyonu sırasında açıkça taraf tuttu.

Sudan’ın Darfur bölgesinde şiddet üç yıldır devam ediyor. 200 bin kişi hayatını kaybetti, iki milyon kişi göçe zorlandı. BM Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip iki ülke, ekonomik çıkarları nedeniyle Güvenlik Konseyi’nin Darfur krizine el koymasını engelliyor. Pekin ve Moskova, ticaret ortakları Hartum yönetimini koruyup kolluyor.

Benzeri çıkar çatışmaları BM’de istisna teşkil etmiyor. Güvenlik Konseyi’nin çıkardığı kararlar da çoğu zaman etkisiz kalıyor. Yine de BM, Lübnan’da silahları susturmayı başardı. Ve bölgede konuşlanacak barış gücünün görev tanımının belirsizliğine rağmen, BM, AB’ye bölgeye 7 bin asker göndermeyi taahhüt edecek kadar siyasi baskı yapabildi.

Aslında hepsi bir oyundan ibaret; 190’dan fazla irili ufaklı ülke ve bir süper gücün oynadığı bir oyundan...

Elbette birkaç ülkenin askerleri daha Lübnan’da konuşlancak. Kanada, İrlanda, Finlandiya ve belki de İsviçre bölgeye asker gönderecek. Ama şu yadsınamaz bir gerçek ki, mavi berelileri Lübnan’a götürenler, yani asıl aktörler, Akdeniz bölgesinde çıkarları olanlar. Örneğin barış gücüne komuta etmeyi kabul eden İtalya, ‘Akdeniz bölgesinde oynanan oyunda ben de varım’ diyor. Keza Fransa da bölgede elini güçlendirmenin peşinde.

Almanya’nın asker sevkiyatına hazırlanması da kendi çıkarları doğrultusunda bir hamle. ‘Ulu Beşler’e, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerine yakın olmak isteyen, Güvenlik Konseyi’nde veto hakkının hayalini kuranlar bunun için ya Afganistan’da ya da Lübnan’da mesai harcamalı.

Nitekim her ülke, BM kararlarının veya BM’deki blokları desteklerken, kendi çıkarlarını kolluyor. Zaten aksini düşünmek gerçekçi bir tutum olmazdı. Hal böyle olunca, BM’nin işlemesi üye ülkelerin çıkarların denglenmesine, ortak paydalarda buluşmaya özen göstermeleriyle mümkün.

Soğuk Savaş döneminde böyle bir tutumun sergilenmiyordu: Doğu ve Batı blokları karşılıklı vetolarla karar çıkarılmasını engelliyordu. Şimdiyse, yani terörle mücadele döneminde, ABD, BM dışında istediği gibi at oynatıyor, konsensüse yanaşmıyor dahi. Çatışma, diplomasiden önce geliyor. Washington, BM’yi etkisiz kılıyor. Bu nedenledir ki Irak, Lübnan ve İran’daki krizler daha da tırmanacak; ABD’nin buralara yerleştirdiği saatli bombalar günün birinde patlayacak.”