1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Artık harekete geçme zamanı

Bernd Riegert / DW17 Ekim 2006

AB, Kıbrıs Rum Kesimi’nin Türkiye tarafından tanınması konusunda tarafları tavizkar davranmaya çağırdı. Türkiye ise Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyonun kalkmasını talep ediyor. AB Troykası ve Türkiye’nin Lüksemburg’daki buluşmasını DW Brüksel muhabiri Bernd Riegert değerlendirdi:

https://p.dw.com/p/AZnn

“AB ile Türkiye arasındaki uçurum giderek büyüyor. Her iki taraf da yıl sonunda bu uçurumun geçilemez hale gelmemesine dikkat etmeli. Türkiye ile yürütülen müzakerelerin askıya alınması, AB’nin dış politikası için orta şiddette bir depreme denk düşer. AB’nin Türkiye’nin gözündeki imajı ciddi biçimde zedelenir; ülkedeki demokratik reformlara devam etme isteği sönüp gider. Ve stratejik olarak çok doğru bir amaç olan Türkiye’ye Avrupa’ya bağlama kararının hayata geçirilmesi iyice zorlaşır. Ayrıca AB içinde İngitere gibi Türkiye yanlıları ile Fransa gibi Türkiye karşıtları arasında sürüp giden gizli çekişme su yüzüne çıkar.

Müzakarelerin durdurulmasına neden olabilecek, yılan hikayesine dönmüş olan Kıbrıs sorunu konusunda birkaç hafta içerisinde ciddi adımlar atılmalı. Tabii Lüksemburg’da sonuçsuz kalan görüşmeler göz önünde bulundurulduğunda, bir ilerleme sağlanabileceğine dair şüpheler beliriyor: Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, AB, Kuzey Kıbrıs’ı tanımadığı sürece, Türkiye’nin dolaylı olarak bile Güney Kıbrıs’ı tanımayacağı konusunda ısrarlarını sürdürdü.

Hal böyle olunca, AB de haklı olarak anlaşma yoluyla Kıbrıs’ın gemileri ve uçaklarına limanları ile havaalanlarını açmayı ve de 2004’ten beri AB üyesi olan Kıbrıs’ı dolaylı da olsa tanımayı taahhüt ettiğine işaret ediyor. Bununla birlikte Kıbrıs da kesinlikle geri adım atmıyor, Türkiye - AB müzakerelerini vetoyla durdurmayı planlıyor. AB’nin BM’in barış planını reddetmiş olmasına rağmen Kıbrıs’ı üyeliğe kabul ederek Kıbrıs sorununu sırtlanmış olmasının acısı şimdi çıkıyor.

AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, iki tarafa da harekete geçmeleri için adeta yalvardı. Bu arada AB dönem başkanlığını üstlenen Finlandiya da Kıbrıs için yeni bir formül üzerinde çalışıyor. Ancak tarafların konsensüse varmalarını öngören bu formül sorunu çözmek yerine sadece ertelemeyi hedefliyor. Fin formülü şöyle özetlenebilir: Gelecek yıl Türkiye’de seçimler yapılana kadar bir şekilde idare edelim.

Er ya da geç Türkiye de eğer ’kulübe katılmak’ istiyorsa, AB üyesi Kıbrıs’ı tanıması gerektiğini kabul edecek. Ermeni soykırımı meselesi etrafında kopan kavgayı köpürtüp Fransız parlamentosundan geçen soykırımın inkarını yasaklayan yasanın yarattığı tepki arkasına saklanmak da işe yaramayacak.

Zira tarihi bilgi eksikliği, AB ile Türkiye arasında müzakerelere son vermek için geçerli bir neden değil. Aynı şekilde Türkiye’yi sürekli yeni taleplerle çıkagelen Avrupa’nın kurbanı olarak göstermek de fayda sağlamaz. Çünkü böyle bir şey yok. Ermeni soykırımı sorununun çözülmesi değil ama ifade ve de basın özgürlüğü Türkiye’nin AB’ye katılımı için ön koşul! Ve yıllardır ortada duran Kıbrıs meselesi de katılım için bir kriter.

Şunu da unutmamak gerek: Uzun ve çetin pazarlıklar ne Avrupalıların ne Türklerin hoşuna gidiyor. Bu pazarlıklar Brüksel’in Türkiye’ye daha fazla saygı duymasını da sağlamıyor. 32 yıldır sürüncemede kalan Kıbrıs sorununu çözmek için tarafların artık harekete geçmesi gerek!“