1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Arslan: Hedef, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği

DW26 Şubat 2004

Almanya Hristiyan Demokrat Partisi'nin Türkiye kökenli yöneticilerinden Bülent Arslan, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin hedeflenmesi gerektiğini söyledi. Deutsche Welle'nin sorularını yanıtlayan Arslan, Ankara'nın uyguladığı reform politikasının, Türkiye'yi hedefe ulaştıracağını kaydetti.

https://p.dw.com/p/AbNt
Arslan'a göre Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunlar da "imtiyazlı ortaklık" önerisinde etkili oldu
Arslan'a göre Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunlar da "imtiyazlı ortaklık" önerisinde etkili oldu

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in Türkiye ziyareti, iki ülkede de yoğun olarak tartışıldı. Schröder’in, AB yolunda Türkiye’nin çabalarına destek verme vaadi ise en çok tartışılan konu oldu. Bu geziye paralel gündeme gelen iki konu daha vardı. Bunlar, Schröder’den bir hafta önce Türkiye’de temaslarda bulunan Hristiyan Demokrat lider Angela Merkel’ın ”imtiyazlı ortaklık” teklifi ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi'nin (CSU), Türkiye’nin üyeliğini AP seçimlerinde malzeme olarak kullanma kararı idi.

Bu konuları, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi'nin (CDU) Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Teşkilatı Yönetim Kurulu Üyesi ve Türk-Alman Forumu Başkanı Bülent Arslan ile görüştük.

- Türkiye 1963 yılında AB, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu ile bir ortaklık anlaşması imzalamıştı zaten. Durum böyle iken partiniz neden bir üçüncü yol önerdi?

ARSLAN: Bunun sebebi bir taraftan Türkiye’den kaynaklanıyor, yani Türkiye’nin siyasi ve ekonomik alanda bir takım sorunlar yaşamasından. Diğer taraftan da AB’nin iç yapısından kaynaklanıyor. 1 Mayıs’ta 10 yeni ülke birliğe katılacak ve bugünkü AB’nin siyasi ve ekonomik imkanlarını zorlayacak. Dolayısı ile AB’nin daha fazla entegrasyonu açısından, Türkiye’nin de katılımı ile bu entegrasyonun zorlaşacağını savunan bir takım kişiler var CDU bünyesinde.

- AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günther Verheugen, geçtiğimiz günlerde DW’ye verdiği demecinde, Gümrük Birliği’ne de atıfta bulunarak, ”Türkiye’ye zaten yıllardır sahip olduğu bir statü yeniden teklif ediliyor” dedi. Merkel’ın önerdiği ile Verheugen’ın kasttettiği ortaklık arasındaki fark nedir?

ARSLAN: Sayın Merkel’ın önerisi, Gümrük Birliği’nin dışında bir ortak pazar oluşturulması. Yani Gümrük Birliği’nin bir nevi bir adım daha ilerisine giden bir öneri. ”İmtiyazlı ortaklık” adı altında oluşturulan bu model, eğer ki hedefin bir ”tam üyelik olduğu”nu varsayacak olursak, Türkiye’nin bugünkü durumunda hiç de reddedilecek bir öneri değil. Fakat bizim Sayın Merkel veya parti yönetimine karşı eleştirimiz, tam üyeliğin, açık bir hedef olarak şimdiye kadar hiç dile getirilmemesidir. Onun için, partide aktif olan Türkler olarak bizim isteğimiz, somut olarak tam üyeliği hedeflemek. Tam üyeliğe giden yolu imtiyazlı ortaklık üzerinden olabilir, uzun yıllar sürecek müzakere görüşmeleri üzerinden olabilir belirlemek. Önemli olan, bu hedefin belirlenmesidir.

- AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi, geçtiğimiz günlerde bir İspanyol gazetesine verdiği demecinde, imtiyazlı ortaklığı kastederek "Komisyon ekstra formüller üretemez" dedi. Komisyon’un desteğini almayan, Avrupa mevzuatına da uymayan bir teklifin hayata geçirilme şansı var mı?

ARSLAN: Bunlar tabi ilk etapta siyasi argümanlar. Yani gerçekten de AB içinde, imtiyazlı ortaklık için siyasi bir çoğunluk oluşmuş olsa, bunun yürürlüğe geçirilmesi konusunda da mutabakat sağlanır. Fakat bu konuda şu durumda bir çoğunluk gözükmemekte. Bizim açımızdan, bu hedefin belirlenmesi ve hedefe ulaşmak için yolun somutlaştırılması lazım. Sayın Merkel’in önerisinin de en sempatik yönü, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda AB ile gelişecek ilişkilerinin bu model için somut biçimde tarif edilmesi.

- Ama Merkel’ın önerisi, sizin taraftarı olduğunuz gibi geçici değil, nihai bir imtiyazlı ortaklık önermiyor mu?

ARSLAN: Onu Sayın Merkel açık bırakıyor. Türkiye’deki görüşmelerinde de dile getirdi. Yani ”Bu imtiyazlı ortaklık sonunda ne derece bir ilişki, üyelik oluşabilir, onu şimdi kimse bilemez” dedi. Bizim görüşümüz bunun yanlış olduğu. Bunu açık bırakmayalım ve sorumluluğu Türkiye tarafına bırakalım. Gerçekten de son iki yıldaki reform politikası devam ederse bu hedefe de Türkiye’nin ulaşacağını umuyorum.

- Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin, AP seçimlerine kampanya malzemesi yapılması, tartışma yaratan bir diğer konu. Kardeş partiniz Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) lideri Stoiber bu konuda kararlı olduklarını açıkladı. Siz Türk kökenli bir politikacı olarak bu kararı nasıl değerlendiriyorusunuz?

ARSLAN: Türkiye konusu, özellikle AB politikası açısından çok önemli bir konu. Seçimlerden önce de, biliyorsunuz önemli konular işlenir. Ondan dolayı biz, Türkiye’nin üyeliği konusunun, AP seçimleri öncesi konu olarak işlenmesine taraftarız. Ancak bu konu, seçim öncesi yapılan görüşme ve toplantılarda, içerikli olarak, detaylı olarak, argümanlar kullanarak işlenilebilir. Fakat bunu çok basit formüllere endeksleyerek, mesela afişlerde kullanarak işlemek yanlış olur. Kardeş partimiz CSU’ya da bu yönde çağrımız var.