1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Annemiz babamız dışında bizi seven yok"

15 Temmuz 2017

15 Temmuz darbe girişimini sahada takip eden foto muhabirlerinden Selçuk Şamiloğlu, Türkiye'de gazetecilerin yaşadığı zorlukları bu sözlerle anlattı.

https://p.dw.com/p/2gbFm
Türkei | Interview mit Fotojournalist Selcuk Samiloglu
Fotoğraf: S. Samiloglu

"Annemiz babamız dışında bizi seven kimse yok."

Foto muhabiri Selçuk Şamiloğlu tepkisini böyle ifade ediyor. Ardından da ekliyor:

"Polisi nefret ediyor, sağcısı nefret ediyor, solcusu nefret ediyor, muhafazakârı nefret ediyor. Ve hepsinin dediği ortak bir şey var: Gerçekleri yazmıyorsunuz, gerçekleri göstermiyorsunuz."

Türkei | Interview mit Fotojournalist Selcuk Samiloglu
Foto muhabiri Selçuk Şamiloğlu, köprüdeki olayları çekerken linç girişimine maruz kalmıştı.Fotoğraf: S. Samiloglu

Hürriyet foto muhabiri Şamiloğlu, 15 Temmuz darbe girişimini sahada takip eden gazetecilerden biri. O dönemki adıyla Boğaziçi Köprüsü'nde teslim alınan askerlere "müdahale edilirken" fotoğrafını çektiği için çevredekilerin linç girişimine maruz kalan gazeteci.

"Gelen geçen herkes vuruyordu. 20-25 kişi, Allah ne verdiyse vuruyor. Saçından tutup başını asfalta vuruyorlar. Herhalde 5-6 kere daha vursalar, kafatasını kıracaklar. Orada ne düşünürsün ki... Böyle öleceğime, bari köprüden kendim atlayayım daha iyi diye bile düşündüm. Zaten onlar da 'Atalım atalım' diyordu. Düşünebildiğim tek kurtuluş yolu buydu."

Şamiloğlu'nun hayatını kurtaran gelişme ise öfkeli kalabalığın oradaki başka bir askeri görüp ona doğru gitmeleri oluyor. Şamiloğlu, "O askerin akıbeti ne oldu, onu hiç bilmiyorum" diyor.

Şamiloğlu'na saldıranları uzaklaştırmaya çalışan polisin de arada kalarak dayak yediğini ve kaşının üstünün yarıldığını söyleyen Şamiloğlu, "Beni sonra oradan geçen bir nakliye kamyonuna bindirdiler. 'Alın şunu götürün, yoksa burada öldürecekler' dedi polis. Nakliye kamyonuna bindim, suratımı tişörtümle kapattım, öyle gittim oradan" ifadesini kullanıyor.

Psikolojik travma

Kaburgalarında ezilme olan, dudağı patlayan, gözaltları moraran Şamiloğlu, "dayak yemeyi bildiği için" kendini iyi koruyabildiğini ancak olayın bir de psikolojik boyutu olduğunu söylüyor:

"Bir ay boyunca sokağa, kalabalık ortamlara çıkamadım. Ne zaman fotoğraf makinesini gözüme götürsem, sanki arkadan birileri geliyor gibi oluyordu."

Türkei | Interview mit Fotojournalist Selcuk Samiloglu
Fotoğraf: S. Samiloglu

Halkın ne polise, ne askere, ne hükümete, ne de basına güvendiğini belirten Hürriyet foto muhabiri, "Sahada bunların hepsi var. İçlerindeki en zayıf halka kim? Gazeteci..." diyerek, şiddete maruz kalan tarafın da bu yüzden medya mensupları olduğunu ifade ediyor.

"Sadece işimizi yapıyoruz"

"Kimse bizi sevmiyor artık. Gazetecileri kimse sevmiyor" diyen Şamiloğlu, bazen sahada hangi kurum için çalıştığını etraftaki insanlardan gizlemek zorunda dahi kaldığını söylüyor:

"Elimizdeki koca makinelerle fotoğrafçı olduğumuz belli. Saklayamıyorsun. Bu sefer ne diyorsun? Farklı farklı kurumların isimlerini söylüyorsun. Yabancı ajansların isimlerini söylüyorsun. Çünkü kendi çalıştığın kurumu söylesen, tepki gösterebilirler."

Oysa gazetecinin işinin "Bu niye oldu? Neden böyle oldu?" diye sorgulamadan görevini yapmak olduğunu belirten Şamiloğlu, "Biz gözlemciyiz orada, ne varsa fotoğrafını, videosunu çekiyoruz. Bizim vazifemiz orada fotoğraf çekmek, insanlara bir şeyleri göstermek. Bu kötü bir şey de olabilir, iyi bir şey de olabilir" diyor.

Türkei | Interview mit Fotojournalist Selcuk Samiloglu
Fotoğraf: S. Samiloglu

"Her türlü duyguyu yaşadım"

15 Temmuz gecesini "Her türlü duyguyu yaşayabildiğim bir akşamdı. Yaşayabileceğim ne kadar korku varsa, heyecan varsa, aksiyon varsa, üzüntü varsa, şaşkınlık varsa hepsini o akşam yaşadım" diye anlatan Şamiloğlu, köprüdeki olaylardan önce Taksim Meydanı'ndaki gelişmeleri fotoğraflamış. Askerin muhtemelen sembolik olduğu için meydandaki Cumhuriyet Anıtı'nın etrafını çevirdiğini hatırlatan Şamiloğlu, burada karşılaştığı manzarayı ise şöyle aktarıyor:

"Asker, çevredeki vatandaşlar geri çekilsin diye havaya ateş açıyor. İnsanlarda enteresan bir şey vardı. Nasıl bir ruh haliyse... Sonuçta bir ateş, çatışma gördüğünde insan kaçar gider. Yani gazeteci ya da polis dışında kimsenin ben kaldığını görmedim şu ana kadar. Ama insanlar gidiyorlar, bir dakika sonra tekrar geliyorlar. Asker sonra tekrar ateş açıyor. Yerde en az 15-20 kişi yaralanmış. Bacağından vurulmuş, göğsünden vurulmuş... Ona rağmen insanlar orayı bırakmıyor... Böyle bir durumda bırakır gidersin. İnsanın canı her zaman daha kıymetlidir. Ama o gece kimse bir yere gitmiyordu."

"Cehennem havası vardı"

Kısa süre sonra askerlerin çoğunun polise teslim olduğunu ancak çıkan bir arbede neticesinde ortalığın karıştığını belirten Şamiloğlu, "Askerlerden biri, havaya bir el ateş etti. Sonra meydanda ne kadar polis varsa, silahını bırakmamış asker varsa, hepsi birden ateş açmaya başladı. Tam bir cehennem havası vardı. Ondan sonra F-16'lar alçak uçuş yaptı, sonik patlama sesleri. 'Herhalde biz burada ölürüz' dedik. O derece bir hava vardı" diye anlatıyor.

Türkei | Interview mit Fotojournalist Selcuk Samiloglu
Fotoğraf: S. Samiloglu

Şamiloğlu, köprüdeki olaylardan, Harbiye'deki gelişmeleri takip ederken, yanındaki bir istihbarat muhabirinin polis telsizi sayesinde haberdar olmuş. Bunun üzerine de köprüye gitmeye karar vermiş ve belki de hayatında ölüme en çok yaklaştığı saniyeleri yaşamış. O telsizden köprüde olanları öğrendiği ana geri dönse, yine aynı kararı verir miydi diye sorulduğunda ise yanıtı şu oluyor:

"Yine olsa yine giderim. Sonuçta gazetecisin. Ama bu sefer daha da tedbirli olursun. Biraz daha uzaktan çalışırsın. Yani (olay) çağıracak, olacak yine böyle şeyler, biz yine gideceğiz."

©Deutsche Welle Türkçe

Cengiz Özbek