1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da radikal İslam endişesi

Rainer Sollich / DW22 Kasım 2004

Almanya’da Müslümanlar’la ilgili tartışmalar gündemin baş sırasına oturdu. Köln kentinde DİTİB’in düzenlediği mitingte ise binlerce Türk teröre karşı yürüdü, şiddet protesto edildi. Almanya’nın şu günlerde gündemi oluşturan Müslümanlar’la ilgili tartışmaları DW’den Rainer Sollich derledi:

https://p.dw.com/p/Ab3e
Almanya'nın Köln kentinde 25 bin kişi terörü protesto etti...
Almanya'nın Köln kentinde 25 bin kişi terörü protesto etti...Fotoğraf: dpa

Dinsel kimliklerini birinci planda tutmayan Müslümanlar bile artık Almanya’da derin bir şüphe ve güvensizliği yansıtan sorularla karşı karşıya kalıyor: ”İslam ne kadar hoşgörülü?”, ”Kadının eşit haklara sahip olmasına nasıl bakıyorsunuz?” ya da ”Siz Müslümanlar hukuk devleti, demokrasi ve Alman anayasasındaki özgürlükçü değerlere nasıl yaklaşıyorsunuz?” gibi.

Almanya’da bu tür soruları kamuoyunda gündeme getiren ve Müslümanlar’ın topluma daha fazla uyum sağlamasını talep edenler sadece Hristiyan Sosyal Birlik Başkanı Edmund Stoiber gibi muhafazakar politikacılar değil. Sosyal Demokrat Başbakan Gerhard Schröder de göçmen Müslümanlar’ın toplumla bütünleşmesi çağrısında bulunarak, hiçbir kültürün kendisini toplumsal dokudan çözme hakkına sahip olmadığını söyledi.

Entegrasyondan ne bekleniyor?

Ancak Müslümanlar’dan entegrasyon adına ne talep edildiği ise belli değil. Muhafazakar politikacıların talep ettiği gibi bir Alman, Avrupalı ya da bir Hristiyan öncü kültüre boyun mu eğmeliler, ya da Yeşiller’in savunduğu gibi, Almanya çeşitli kültür ve dinlerin eşit haklar ilkesi çerçevesinde birlikte var olduğu çokkültürlü bir toplum mu olmalı?

Çok önemli bazı sorulara da hala cevap bulunabilmiş değil. Örneğin, sadece başörtüsü takmak bile bir kişinin entegrasyona istekli olmadığının sembolü olarak yorumlanabilir mi? Ya da göçmen Müslümanlar’ın eşit haklarla toplumsal yaşamda yerlerini alabilmeleri için yasalara saygılı olmaları ve Alman dilini öğrenmeleri yeterli mi?

Çoğu politikacı ve uzman, toplumdan kopuk topluluklar oluşmasını ciddi bir sorun olarak görüyor. Almanya’nın batısındaki pekçok büyük şehirde etnik semtler oluşmuş durumda. Bu durum pekçok Alman tarafından entegrasyonun başarısızlığa uğradığının ürkütücü örnekleri olarak görülüyor.

Neukölln ilçesi

Aralarında en tanınmışı başkent Berlin’deki Neukölln ilçesi. İlçede yaşayan 300 bin kişinin üçte biri yabancı kökenli. Dükkanlarda neredeyse sadece Türkçe ve Arapça konuşuluyor. İşsizlik ve suç oranı ortalamanın çok üstünde ve yabancı kökenli gençlerin üçte ikisi ortaöğrenimini tamamlamamış.

Belediye Başkanı Heinz Buschowsky, semtte kendi altyapısına sahip bir etnik getto oluştuğunu ve bu yapı içinde yaşayan insanların Alman toplumuyla bütünleşme hatta Alman dilini öğrenme ihtiyacı duymadığı şikayetinde bulunuyor: ”Göçmenler burada kendi anadillerinde ve kendi toplulukları içinde, toplumdaki çoğunluğa ihtiyaç duymadan bir yaşam sürdürebiliyor. Herşey kendi dillerinde. Terziden bakkala, doktorundan avukatına hatta kendi huzur evlerine ve sağlık ocağına kadar burada olmayan şey yok.”

Radikal İslam endişesi

Müslümanlar’ın toplumdan kopuk yaşadığı bu tür toplulukların radikal İslam’a ideal bir zemin oluşturabileceği, hatta kültürler çatışmasının tohumlarının bu tür ortamlarda atılabileceği korkusu giderek daha sık dile getiriliyor. Göçmen çocuklarına zorunlu Almanca öğretimi, camilerde kontrolün artırılması, Almanca konuşan imamlar yetiştirilmesi gibi çeşitli önlemler üzerinde tartışılıyor.

Yeşiller‘den Claudia Roth’un başını çektiği bir kesim ise tüm Müslümanlar’ın genel bir zan altında bırakılmaması, genellemelerden kaçınılması, aksi takdirde toplumsal çatışmalara yol açılabileceği uyarısında bulunuyor. Peki entegrasyon tek taraflı mı? Müslümanlar arasında da Almanlar’ı entegrasyona hazır ve istekli olmamakla suçlayanlar var. Almanya’da yaşayan İslam bilimci Katayun Amirpur, DW’ye verdiği demeçte bu dışlanma hissini kendisinin de bizzat yaşadığını anlatıyor:

”Çoğu Müslüman, Alman toplumunun entegrasyonu istemediği hissine sahip. Örneğin, ‘Ne zaman geri dönüyorsunuz’ sorusu hala sıkça yöneltiliyor. Bana da aynı soruyu soruyorlar. Bu son derece kaba bir soru. Nereye dönecekmişim yani? Köln’de doğup büyüdüm, babam İran’dan daha 17 yaşındayken ayrılmış. Burası bir şekilde geri dönülmesi gereken bir ülke mi yani? Müslüman olarak çok hızlı bir şekilde belirli bir köşeye itildiğinizi hissediyorsunuz. Almanlar’ın Almanya’yı bir vatan olarak bizimle paylaşmak istemediğini hissediyoruz. Aslında çoktan Alman olduğumuz halde.”