1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya’da bir tabu daha yıkılıyor

7 Eylül 2009

Milyonlarca kişinin can verdiği dünya savaşı sonrası askeri konularda dikkatli davranan Almanya, yazılı olmayan kurallarını esnetiyor. Berlin’e yarım asırdır ilk kez bir asker anıtının dikilmesi tartışmaya neden oluyor.

https://p.dw.com/p/JTfT
Asker anıtının temeli Savunma Bakanı Franz Josef Jung tarafından 27 Kasım 2008'de atılmıştı
Asker anıtının temeli Savunma Bakanı Franz Josef Jung tarafından 27 Kasım 2008'de atılmıştıFotoğraf: AP

Almanya Federal Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin görev sırasında ölen mensuplarının anısına dikilen tartışmalı anıtın açılışı Salı günü yapılacak. Berlin’deki Savunma Bakanlığı binasının yakınlarında bulunan ve Münihli mimar Andreas Meck’in eseri olan anıt, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dikilen ilk Alman askeri anıtı olma özelliğini taşıyor. Kaza, intihar ya da savaş farkı gözetmeksizin 1955 yılından bu yana hayatını kaybeden bütün Alman silahlı kuvvetleri mensuplarına ithaf edilen anıtın yeri siyasi çevrelerde tartışmalara yol açmıştı.

Alman Ordusu’nun kayıpları

Anıtın dikilmesinin esas nedeni, başta Afganistan olmak üze yurt dışı görevi sırasında ölen Alman askerlerinin artması. Ama anıt ölüm nedenleri arasında ayrım yapmaksızın bütün ordu mensuplarını sembolize ediyor. Anıt, yurt dışında öldürülen askerler kadar silahlı kuvvetlerdeki hizmeti sırasında kaza geçirip can veren sivillerin de adını taşıyacak.

Alman silahlı kuvvetleri, kurulduğu 1955 yılından bu yana 3 bin mensubunu kaybetti. Alman askeri mezarlıklarının bakımını üstlenen kuruluşun başkanı Reinhard Führer anıt projesinde önemli bir fırsatın kaçırıldığı görüşünde:

“Bir ordu mensubunun dikkatsizlik yüzünden yol açtığı trafik kazasında ölmesi ile Alman parlamentosunun savaş benzeri bir operasyona gönderdiği bir askerin öldürülmesi aynı şey değildir. Bence aralarında önemli fark var.”


"Anıt eksik kaldı"

Führer, anıtın çatışmada öldürülen askerlerin anısını yaşatmak açısından eksik kaldığını söylüyor. Almanya parlamentosunun silahlı kuvvetler raportörü, sosyal demokrat milletvekili Reinhard Robbe ise bu eleştiriyi ret ediyor:

“Bu meslekte kaza ve intihar sonucu ölümler de oluyor. Nedeni ne olursa olsun bir silahlı kuvvetler mensubunun ölmesi ailesine ve yakınlarına büyük acı verir.”

Silahlı kuvvetler raportörü anıt için seçilen yerin eleştirilmesini ise haklı bulduğunu söylüyor. Robbe anıtın, cumhuriyetin yönetim merkezi yerine siyasi Berlin’in kenarında kalan bir yere dikilmesini doğru bulmuyor:

“İstisnasız bütün askerler anıtın başka bir yere dikilmesini arzuluyordu. Örneğin meclis binasının yakını gibi önemli bir yerde bulunmasını tercih ediyorlardı. Dünyanın başka hiçbir yerinde Alman silahlı kuvvetleri gibi meclisin ordusu konumundaki başka bir ordu yoktur. Çünkü hangi askerin nereye sevk edileceğine sadece meclis karar verebilir.”


Jung: İsabetli bir tercih

Asker anıtının dikildiği yer, nasyonal sosyalizme direniş anıtının bulunduğu yere çok yakın. Savunma Bakanı Franz Josef Jung yer tercihinin bu bakımdan son derece isabetli olduğu görüşünde:

“Alman direnişini sembolize eden anıt da malumunuz burada. Hitler’e suikast düzenleyen Stauffenberg 1944 yılında burada kurşuna dizilmişti. Askeri kutlama ve yemin törenlerinin yapıldığı bu şeref köşesinin en uygun yer olduğuna kanaat getirdik.”

Alman askerlerinin yaptığı insani yardımların artık milli ve sosyal bir faaliyet olduğu gerekçesiyle anıtın yerini eleştirenler, yer tercihinin bu durumu yansıtmadığını ve asker anıtının askeri bir mıntıkaya dikildiğini söylüyor.

Anıtın şeklen son derece sade tutulan ve kahramanlık emareleri taşımayan tasarımı ise beğeni buluyor. 40 metre uzunluğunda olup, sütunlar üzerindeki bronz gövdesinde ölen askerlerin adlarının gösterildiği anıtı yaratan mimar Andreas Merck eserinin özelliğini şöyle anlatıyor:

“İsimler yavaşça parlayıp bir süre kalıyor. Okunabilmek için birkaç saniye görünüyor ve belli bir aradan sonra başka bir isim yanıyor. Son derece sakin bir ritimle ölülerin adları teker teker betona yansıyor.”

Daniel Scheschkewitz / Ahmet Günaltay

Editör: Meltem Karagöz