1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'nin Türkiye projesi çıkmazda

Baha Güngör / DW29 Eylül 2005

DW Türkçe Servisi Yöneticisi Baha Güngör yorumunda, AB’nin Türkiye projesinin gerçekçilikten uzak olduğu ve müzakerelerin olabilecek en kötü şartlar altında başlayacağı değerlendirmesinde bulundu. DW’den Baha Güngör’ün yorumu:

https://p.dw.com/p/AZtR

“AB ile Türkiye arasında müzakerelere planlandığı gibi Pazartesi günü Lüksemburg’da başlanması konusunda Avrupa ülkeleri hemfikir. Sonuçta Kıbrıs dahil AB’ye üye 25 ülkeden hiçbiri diplomatik alanda oyun bozan damgası yiyip teşhir edilmek istemiyor. Ayrıca Avrupa ülkelerinin hedeflerine ulaşmaları, AB tarafından reddedilmiş bir Türkiye ile değil, oybirliğiyle müzakere partneri olarak tanınmış bir Türkiye ile daha kolay çözülecektir.

AB’nin Türkiye projesi gerçekçiliğini kaybetmiştir. Türkiye’nin 10 - 15 yıllık müzakerelerin ardından 2020’li yıllarda AB üyesi olacağına hala inanan ya saftır ya da NATO üyesi Türkiye hakkında hiçbir şey bilmiyor demektir. Türkiye gerçi, Avrupa’nın coğrafi çevresinde yer almaktadır. Ama aynı zamanda Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede istikrar, Avrupa’nın siyasi, ekonomik ve güvenlik stratejileri yönünden hayati önem taşımaktadır. Akıl, Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşme sürecine katılmasını ve Avrupa değerleri ile Avrupa vizyonuna yükümlü kılınmasını gerektirir.

Ama böyle düşünüleceği yerde, üyelik müzakereleri daha ilk toplantı bile yapılmadan Avrupa ülkelerinin kendi çıkarlarına indirgenmiştir. Bazı ülkeler kendi ulusal çıkarlarını garanti altına almak için, bazıları iç politikada puan kazanıp seçmenden oy toplayabilmek için bunu yapmışlardır. Bunun en son örneğin Almanya’daki seçim kampanyalarında ve anayasa referandumda çıkan ’hayır’ yanıtının suçunu Türkiye’ye yükleyen Fransa’da yaşandı.

Türkiye ile müzakerelere oturmayı samimi olarak isteyen AB ülkelerinin sayısı giderek azalıyor. Almanya’da Sosyal Demokratlar - Yeşiller koalisyonunun sona ermesiyle Türkiye’nin AB üyeliğinin arkasındaki son güvenilir enerji kaynağı da tükenmek üzere.

3 Ekim’de başlaması planlanan müzakerelere, müzakerelerin başarıyla sonuçlanıp sonuçlanmayacağı değil, ne zaman başarısız ilan edilip sona erdirileceği ya da ara verileceği sorusuyla giriliyor. Müzakerelerin fiyaskoyla sonuçlanmasının nedeni, serbest dolaşım ya da tarım alanında getirilen çok sayıda istisnalar, geçiş süreleri ya da kalıcı güvenlik şartları olmayacaktır. Görüşmeleri fiyaskoya götürecek olan şey, Avrupa Komisyonu’nun eşliğinde reform sürecinin denetlenmesi ile ilgili düzenlemeler de olmayacaktır. Avrupa Komisyonu’nun 35 müzakere başlığı için sunacağı raporlar AB Konseyi’ne istediği zaman müdahale imkanını da garantileyecektir.

Şu an itibariyle bakıldığında, müzakere maratonunun başarılı olması muhtemel görünmüyor. Bazı Avrupa ülkeleri daha başlangıçtan Kıbrıs’ın tanınması, Ermeni soykırımının resmen kabul edilmesi gibi azami taleplerle ortaya çıkarlarsa kozlarını düşüncesizce harcamış olurlar. Üstelik, Avrupa değerler dünyasına giden yolda bu tür hassas ve tartışmalı konuları konuşmaya hazır olabilecek bir ülkede cephelerin keskinleşmesine yol açarlar.

Türkiye’de Avrupa coşkusu çoktan soldu, gitti. Milliyetçiler ilerliyor ve kaybettikleri tabanı geri kazanıyor. Türkiye’de iki yıl sonra yapılması planlanan ama muhtemelen önümüzdeki yıl yapılacak seçimlerin ardından Türk milliyetçiliğinin bir Rönesans yaşayacağı artık sır değil. Bu durumda, geçtiğimiz yıllarda yapılan tüm reformlar ve 1963 yılındaki Ortaklık Anlaşması’ndan bu yana demokratik güçlerin kazandığı etki boşa gidecektir.

AB’nin ayağına gelen fırsatı değerlendirememesi, dünya gücü olma iddiası ve kültürlerarası diyaloğun teşvik edilmesi projelerinde ciddiyetini gösterememesi yazık. Avrupa standartlarında demokratik hukuk devleti olma yönünde Türkiye’de kaydedilen gelişmelerin acı darbelerle karşılaşma tehlikesine maruz kalmasına da yazık.

AB ile Türkiye arasında üyelik müzakereleri planlandığı gibi başlarsa iki taraf da daha yarışın startı verilmeden nefes nefese kalmış olacak ve uzun soluklu bir koşu için yeterli havanın eksikliğini çekecek. Tabii son anda bir mucize olmazsa.“