1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB'nin Türkiye kararı

Rainer Sollich / DW13 Haziran 2006

Türkiye ile AB arasında fiili müzakereler, Kıbrıs sorununun geçici olarak aşılmasıyla sancılı bir başlangıç yaptı. AB dışişleri bakanları, Türkiye'nin, Gümrük Birliği’nin yeni üyeleri de kapsayacak biçimde uygulamasını da istediler. DW’den Rainer Sollich’in yorumu:

https://p.dw.com/p/AZpW

“Kıbrıs Rumlarının son anda vetodan vazgeçmeleri övgüye değer. Böylece hem tüm taraflar, hem de kendi ülkelerinin geleceği için en akıllı kararı vermiş oldular. Sonuçta masada olan Türkiye’nin en erken 10 yıl sonrasında, belki gerçekleşecek olan üyeliği değil. Söz konusu olan üyelik müzakereleri ve bu müzakerelerin sonucundan Kıbrıs da etkilenecek.

Üyeliği engellemek, şu anki şartlarda Kıbrıs Rum yönetimi tarafından gayet anlaşılır bir adım olurdu. Ankara, ancak AB’nin şartlarını yerine getirirse üyeliğe kavuşacak ve bu şartlardan biri de Kıbrıs’ın diplomatik olarak tanınması, ki bunun da üyelikten önce olması gerek. Ama bir üyenin özel çıkarları nedeniyle tüm müzakere sürecinin engellenmesi de söz konusu olmamalı.

Aslında, Ankara’nın Avrupa Birliği yolunda bir kez daha frenlenmemesi ve Brüksel’e sırtını çevirmemesi, güvenlik stratejileri açısından Kıbrıslı Rumların çıkarına. Türkiye, Avrupa rotasından çıktığı takdirde, milliyetçi akımlar yeniden güçlenecektir ve bu da Kıbrıs’ı yakından ilgilendiriyor. Adada yaklaşık 30 bin Türk askeri bulunuyor. Türkiye’nin bu birlikleri geri çekmesini iç politikada kaldırabilmesi için başarılı bir şekilde Avrupa ailesine üye olması gerek.

Görünüşe göre, Türkiye, Birliğe üye olmadan epey önce, liman ve havalimanlarını Kıbrıs Rum kesimi’ne açmak zorunda kalacak. AB dışişleri bakanları, bu noktaya bir kez daha parmak bastı. Ancak Ankara’nın bu talebe olumlu yanıt vermesi pek kolay değil ve bunu da bir derece anlayışla karşılamak gerek.

Ne de olsa Annan planı, 2004 nisanında Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmiş, Türk tarafı ise Ada’da birleşmenin yolunu açacak planı kabul etmişlerdi. Kıbrıslı Rumların, bu referandumdan kısa bir süre sonra AB’ye üye olmaları ve şimdi Birliğin Türkiye politikasına damga vurmaya çalışmaları, bütün bunlar olurken de Türk kesiminin siyasi ve ekonomik yalnızlığa itilmiş olması, gerçekten de haksızlık.

Çözüme ancak ödün verilerek ulaşılabilir. Ankara, Kıbrıs Rum yönetimini hemen liman ve havalimanlarını açsın, AB de Kuzey Kıbrıs’a uygulanan ekonomik ambargonun hissedilir derecede kaldırılmasını sağlasın. 139 milyon Euroluk acil yardıma yeşil ışık yakılması gibi mali jestler yeterli olmayacaktır. Gereken, dış ticaretin önünün açılmasıdır. Böyle bir ödün, tüm taraflar için verilebilecek ölçüdedir.

Sonuçta bu engel aşılmalı ve Türkiye, nihayet iç politikadaki önemli sorunlar ile uğraşmalı. Demokratik reformlar konusunda daha atılacak çok adım var. Aksi takdirde, özlemi duyulan AB üyeliği bir rüya olmaktan öteye gidemeyecek, ama aynı zamanda da bu, dev stratejik önemi bulunan ve Müslüman bir nüfusa sahip bir ülkenin demokratik Avrupa’ya entegre edilmesi yönündeki vizyonun da gerçekleşmemesi anlamına gelecek.“