ABD'nin gözü Almanya'da
8 Mayıs 2006
Washington’a yaptığı ziyaretlerde oluşturduğu olumlu hava nedeniyle, Almanya Başbakanı Angela Merkel’e yapılan iltifatların haddi hesabı yok. Merkel ile Bush arasındaki “kimyanın“ uyuştuğu, bu nedenle de iki liderin başbaşa görüşmesinin, planlanandan daha uzun sürdüğüne vurgu yapılıyor. Hatta George Bush’un, Almanya’yı ziyaret ettiğinde, Angela Merkel’in seçim bölgesine giderek Almanya Başbakanı’na bir jest yapacağından da söz ediliyor.
Ancak tüm bunlar, iki ülke arasındaki ilişkilerin geldiği nokta gözönüne alındığında, incir çekirdeğini dahi doldurmayacak konular. Almanya Başbakanı’nın, dış politikada bir “gönülleri fethetme harekâtına“ giriştiği doğrudur. Ancak aynı şeyi Amerikan Başkanı için söylemek yanlış olur. George Bush, izlediği dış politika için Almanya’nın da desteğini kazanmaya çalışıyor. Her ne hikmetse, bu uğurda Bush, Alman bulvar gazetelerine özel demeçler vermeye ve Alman televizyonlarındaki talk-show programlarına çıkmaya bile razı oldu. Hatta, Almanya’nın, Irak savaşına karşı takındığı tavrı anlayışla karşıladığını da söylemekte bir sakınca görmedi.
Ne de olsa Bush için önemli olan artık Irak değil İran. Bu konuda hedefine ulaşabilmek için de gelebilecek her türlü desteğe ihtiyacı var. Çin ve Rusya’dan böyle bir destek göremeyeceği âşikâr. Tam da böyle bir ortamda Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, “İran konusunda Washington’a her türlü desteği vermeye hazırız“ şeklinde güvence vermesi, George Bush için bulunmaz bir nimet.
Gerçi burada Merkel’in kastettiği destek, öncelikli olarak soruna diplomatik yollardan bir çözüm bulunmasını kapsıyor. Ancak Beyaz Saray’ın diplomasi anlayışının “karşı tarafın taviz vermesi“ esasına dayandığı da herkesin malumu. Bunun gerçekleşmemesi durumunda –ki Tahran’dan bu yönde bir işaret henüz yok- o zaman Washington, şiddet kullanmaktan da geri kalmayacaktır.
Peki Almanya buna destek vermeye gerçekten de hazır mı? Bush, şömine başında yapılan sohbette Merkel’i destek konusunda ikna etmeyi başardı mı? Ya da George Bush’un, “Bild“ gazetesine verdiği demeçte de ifade ettiği gibi, Almanya, İsrail ile sergilediği dayanışmayı, kuru söylemlerle sınırlamayıp fiili olarak olarak da yerine getirme güvencesi verdi mi?
Bugün Almanya’da, Washington’la yeniden yakınlaşma sürecine girilmesini kutlayanlar kendilerini boş yere kandırmasın: Bush’un uzattığı el, hemen stratejik bir ortaklık olarak algılanmamalı. “Sam Amca“, I. Dünya Savaşı sırasında, müttefik kazanmak amacıyla uyguladığı politikayı yeniden devre sokmuş da olabilir: “I want you!“ – yani “Seni istiyorum!“