1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'de Latin Amerikalılar'ın sayısı artıyor

Kerstin Zilm11 Ağustos 2005

İstatistikçiler 2050 yılında her dört Amerikan vatandaşından birinin Latin Amerika kökenli olacağından hareket ediyor. Los Angeles’ta bu oran daha şimdiden yüzde 40. Peki bu kadar kalabalık bir kitlenin varolan topluma uyum sağlaması olanaklı mı? Siyaset bilimci Samuel Huntington, Amerikan kimliğinin yitirilebileceği uyarısını yapıyor.

https://p.dw.com/p/AadZ

Amerika Birleşik Devletleri’nde en çabuk büyüyen topluluk, Latin Amerika kökenliler. 1990 ile 2000 yılı arasında bu grubun nüfusu yüzde 58, yani tam 13 milyon arttı. İstatistikçiler, Latin Amerika kökenlilerin nüfusunun önümüzdeki elli yılda üç kat artacağını hesaplıyor. O zaman da, Amerika Birleşik Devletleri’nin her dört vatandaşından biri Latin Amerika kökenli olacak.

Anglo-Protestan kültürü tehdit altında

Tanınmış siyaset bilimci Samuel Huntington’a göre, bu bir tehdit senaryosu. Yeni kitabında Huntington, Anglo-Protestan kültürünün damgasını vurduğu Amerikan kimliğinin, çoğunluğu Katolikliğin etkisi altında olan Latin Amerikalı göçmenlerin kültürü karşısında tehdit altında olduğunu yazıyor. Göç Reformu Derneği Medya Müdürü Ira Mailman de bu görüşe katılıyor:

„Amerika Birleşik Devletleri içinde bir paralel toplum oluşuyor. Özellikle de, göçmenlerin yoğunlaştığı bölgelerde, Güney Kaliforniya, Güney Florida ve diğer büyük kentlerde. Buralarda, işyerleri dışında halkın başka kesimleriyle pek ilişkisi olmayan insanlar yaşıyor. İspanyolca televizyon izliyorlar, İspanyolca gazeteler okuyorlar, buralarda tabelalar da İspanyolca. Yerleşik toplumla, ortalamaya ayak uydurmayan göçmenler arasında bir uçurum oluşuyor.“

New Mexico eyaleti en büyük Latin Amerika kökenli nüfusa sahip. Bunu Kaliforniya ve Teksas izliyor. Milyonluk Los Angeles’ta yapılan bir nüfus sayımında, nüfusun yüzde 45‘i Latin Amerika kökenli olduğunu bildirdi. Bunlar, „beyaz“ ırktan olduğunu söyleyenlerden fazla. Mayıs ayı başından beri Los Angeles‘ın Latin Amerika kökenli bir belediye başkanı var: Meksikalı bir göçmen ailenin çocuğu Antonio Villaraigosa şöyle konuşuyor:

„Herkesin belediye başkanı olacağıma söz veriyorum. Çocukların okula gidebildiği ve kendi düşlerini gerçekleştirmelerine olanak verecek bir eğitim alabildiği bir Los Angeles’ın düşünü benimle birlikte kurmanızı rica ediyorum.“

Birçok başarı öyküsü var. Ekin toplamaya yardım ederek yola koyulan ve bugün ödüller kazanan bir şarap üreticisi, dev bir lokanta zinciri kuran eski temizlikçi kadın, New Mexico valisi, Los Angeles Belediye Başkanı. Fakat bir o kadar da yıkım öyküsü var. Sınırı geçmeye çalışırken susuzluktan ölen yasadışı göçmenler, ucuz işlerde sömürülenler, kötü bir eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun insanlar. Göç geleneği olmayan bölgelerde, göçmenlerle yerleşik toplum arasında gerginlikler de artıyor.

Washington Amerikan Üniversitesi göç uzmanı Clarence Hussein şunları söylüyor:

„İstatistikler çok açık. Ülke çeşitleniyor. Şimdi iki olasılık var. Ya bu çeşitliliği selamlar ve onun değerini kavrarız ya da paniğe kapılırız. Çokkültürlülüğün olumsuz sonuçları şeklinde tanımladığı şeylerle Huntington, bu panik ideolojisini destekliyor.“

Politikacılar daha gerçekçi

Politikacılar ise istatistiklere gerçekçi yaklaşıyor. Seçim konuşmalarına İspanyolca sözcükler katıyor, Latin Amerika cemaatiyle giderek daha yakın ilişkiler kuruyorlar. Güney’den gelen göçmenleri kimse kendi yanında görmüyor. Son seçimlerde Başkan George Bush, 2004 yılına kadar, eğitim, istihdam ve sosyal politikaları nedeniyle çoğunlukla Demokrat Parti yanlısı olduğu sanılan bu gruptan oy toplamayı başardı. Anketler bu başarının ardında yatanı da açıklıkla gösteriyor: Samuel Huntington’ın Anglo-Protestan kültür karşısında bir tehdit olarak tanımladığı, Katolik aile değerleri.