1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'de dinin oynadığı rol

15 Eylül 2007

ABD laik bir ülke olmasına rağmen Başkan Bush göreve gelen en dindar başkanlardan biri. Ancak din konusunun 2008 başkanlık yarışında geri planda kalması bekleniyor.

https://p.dw.com/p/BgC9
Bush ailesi dindar olarak tanınıyor
Bush ailesi dindar olarak tanınıyorFotoğraf: AP

ABD, gelişmiş toplumların en dindar olanlarından biri. Amerikalıların üçte ikisi kendisini „dindar“ diye tanımlıyor ve haftasonları kiliseye gidiyor. Çoğu her gün ibadet ediyor ve öldükten sonra bir yaşam olduğuna inanıyor. Bu durumda dinin politikaya yansıması kimseyi pek şaşırtmıyor. Ancak din ve devlet ayrımı, Amerikan anayasasının en temel maddelerinden birini oluşturuyor. Dinler konusunda araştırmalar yapan uzman Wolfe durumu şöyle yorumluyor:

“Amerika’da din ve devlet ayrımı hala sürüyor. Çünkü bu uygulamadan devlet değil, din yararlanıyor. Avrupa’da ise hala devlet dinleri mevcut ve bunlar yokolmaya yüz tutmuş durumda. Ancak Amerika’da dini özgürlükler ilkesi varolduğu için, farklı dinler de gelişebiliyor.”

Bush’un etkisi

Yine de Beyaz Saray’a Başkan Bush’la beraber gelen din kavramı, yeni bir boyut kazandı. Ancak, Başkan Bush daha şer ekseninine karşı ‘haçlı seferlerini’ başlatmadan önce, din etkisini göstermeye başlamıştı. Bush’un 2000 yılındaki tartışmalı seçimden sonraki ilk resmi uygulamalarından biri, din ve sosyal yardım işlerini temsil eden özel bir vekil tayin etmek olmuştu. Bush’un amacı, devletin sosyal sorumluklarını azaltmak ve bunları kiliselere devretmekti. Böylece kiliseler de devletin sosyal yardım girişimlerine dahil olacaktı. Ancak bu girişimler “Brookings” Araştırma Enstütüsünden William Galston’a göre sadece kısmen başarılı oldu. Politikada her zamanki gibi, söylenen sözlerle yapılanların farklı olduğuna dikkat çeken Galston, ABD’de sosyal yardım ve dayanışmanın zaten büyük ölçüde dini kurumlar tarafından yapıldığını hatırlatıyor.

Bush ne kadar dindar?

ABD’nin 43. Başkanı ve dini tarikat üyesi Bush, zamanında alkolü bırakmış ve dini seçmiş bir kişi. Bush gazetecilere, ilhamlarını ‘yüksek bir güçten’ aldığını söylüyor. Şer ekseni kavramıyla günlük politika’ya doğa ötesi bir boyut getirdiği için gözlemciler onun kökten dinci olduğunu öne sürmüşlerdi. Din uzmanı Alan Wolfe ise buna karşı çıkıyor:

“Bush herkesin sandığı kadar dindar değil bence. En azından benim Hristiyanlık anlayışıma göre, o Hrsitiyanlık vasıflarını taşımıyor. Mesela Hz. İsa’nın mütevazı ve barışçı anlayışını onda göremiyorum. Bu yüzden Bush’un dış politikasının tehlikeli olduğu söylenebilir. Ancak bu, Bush’un dindarlığından değil, daha çok yanlış bir din anlayışından ya da kişiliğinin tehlikeli olmasından kaynaklanan bir risk.”

ABD’deki tarikatçılar

Tarikatçılar ise Beyaz Saray’ın dışında faaliyet gösteriyor. Dini birtakım etkinliklerle, ders programlarının reformdan geçirilmesini istiyorlar. Darwin’in evrim teorisinin yerine, ‘kreasyonist’, yani yaratan bir tanrı olduğuna inanılan görüşün hakim olmasını talep ediyorlar. Ancak Beyaz Saray, dinciler açısından artık stratejik bir önem taşımıyor çünkü Cumhuriyetçi Başkan adayları arasında uygun hiçkimse yok. “Brookings” Araştırma Enstütüsünden William Galston bu konuda şunları söylüyor:

“Dinciler, Cumhuriyetçiler tarafından hayalkırıklığına uğratılmış. Kendilerini ciddiye alınmamış hissediyorlar. Önde gelen adaylar – Senatör John McCain, eski Belediye Başkanı Rudy Guliani ve eski Massachusetts valisi Mitt Romney, çeşitli nedenlerden dolayı dinciler tarafından sevilmiyor. Bu adaylar arasında seçim yapmak, şeytan işi gibi algılanıyor.”

Dincilerin etkisi azalıyor

Din uzmanı Alan Wolfe ise, dincilerin etkisinin giderek azaldığı kanısında:

“ABD’de dini önemli bir unsur olarak görenlerin ve politikaya da dini bakış açısı getirmek isteyenlerin sayıları giderek azalıyor. Ve dinciler işi abartmış durumda. Liderleri, 2008’de yarışabilecek bir adaylarının olmadığından yakınıyor ve gerçekten de durum böyle!”